Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YÜRÜYORLAR

Bediüzzaman, mutlak istibdat döneminde meşrutiyetin güzelliklerini birçok yerde anlattı. Hürriyeti şeytan ile bir tutan zihniyete mukabil muhataplarına hürriyetin Rahmanın bir hediyesi ve imanın bir özelliği olduğunu tek tek müjdeledi. Ölü toprağı serpilmiş ve gaflet uykusunda derin hülyalara dalmış kahraman bir milletin ancak hürriyet ve şeriatla cihazlanmış bir meşrutiyetle ayağa kalkacağını biliyordu. Zira o gaybaşina nazarı ile zamanına değil ötelere bakıyordu. Devrin dalkavukları bir yana Bediüzzaman’ın anlattığı bu mühim meseleleri muasırları da pek kaale almadı. Nihayetinde ise koca bir imparatorluk parça parça oldu. Zaman geldi ben dindar bir cumhuriyetçiyim diye mahkeme azalarına karıncaların ibretlik cumhuriyetperverlik özelliklerini ders verdi. Zaman değişti asır başkalaştı ama o gidişinden taviz vermedi. Bir amaca hizmet ettiğini ve her hareketini gittiği yere layık tanzim ettiğini onun yazdığı nur risalelerini derinlemesine tefekkür etmeden anlamak zannımca mümkü

Hakikat Dersinde Temsil Metodu

Misaller bir hakikati akla yaklaştırmak için tatbik edilen etkili ve ikna edici ve tesirli bir öğretme tekniğidir. Muhatabı anlatılan seviyeye ulaştırmak için hakikate isnad edilen bir merdivendir. Bazen süslü, bazen ibretli ve her zaman hakikat barındırın sağlam bir merdiven. Ezeli Kelamın sahibi, abdine bu yolla tenezzül etmiş ve “Sahibin Kelamına” ayna olan Nur Risaleleri de bu tarikle yaklaşmıştır, abd olmak için gayret gösterenlere. Kul cüzi iradesini kullandıktan sonra kalbine ilka edilen bir nur değil midir iman! Abd ve mümin olabilmek için bir liyakat gerekir ve bir kesb lazımdır. Bu hak da ancak çalışma ve gayret ile verilecektir. İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Bu çalışma ve gayrete misal merdivenlerinde atılan adımlarda dahildir. Bizim hakikati idrak etme gayretimizin bir neticesi olarak Rabbi Rahim misallerle bizlere tenezzül etmiştir. İdrakimizi kolaylaştırmış ve Ezeli Kelamına bir sühulet vermiştir. Hz. Musa Aleyhisselamın bu senin kelamın

Bilhassa İstemeyenlere

Rabbi Rahimin hazinelerini taşıyacak hadsiz matiyyeleri var. Velev taşıyıcıların ne taşıdığından  haberi olmasın. Hazinenin kıymetine, paha biçilmez değerine herhangi bir zararı  olmayacaktır. Farzedin ki taşıyıcılar recülü facir olsun ne farkeder ki; bu hazine elbette ebede  müteveccihtir. Sahibi Hakiki, nurunu tamamlayacaktır. Vazife ikidir. Birincisi abdindir diğeri ise Mabudun. Vazifelerin karıştırılması, her zaman abdin  tarafında olur ve hep ama hep abde zararı dokunur. Siz hiç merak etmeyiniz; Hakimi -Ezeli- Kelamın hakikatlerini tevcih etme hizmetini muhakkak yaptıracaktır. İslamiyete layık  doğruluk neşvü nema bulacak ve İstikbal doğru İslamiyetin olacaktır. Siz yeter ki aranızda ki  uhuvveti, muhabbeti, şefkati, tesanüdü, istikameti vesairi ziyadeleştirin. Elinize aldığınız  kürek ve kazmalarla biribirinizin kuyusunu kazmaktan vazgeçip inşa edeceğiniz medeniyetin  harcı hükmünde bahsi geçen hakikatleri karınız, biribirinizin güzel haslet ve huylarını  seyredecek nurani menf

Şehrin İlannamelerine, Dünya Ölüyor!

Batıp giden, zevale mahkum şeylere bel bağlamak ehli aklın karı değil. Baki hakikatler fani  şahsiyetler üzerine bina edilemez sırrı; bu bağlamda değerlendirilirken aynı sırrı azim  hakikatsizlerin dayandığı kaleleri parça parça ediyor. Babasına güvenen bir çocuk misali öteleri göremeyen nazarlara, kumdan tapınaklarının ne kadar zayıf ve yıkılmaya mahkum  olduğunu görmek veyahut göstermek birçok şeyin değişeceğinin teminatı. Çok konuşuyorlar, her tarafta varlar, gencecikler, hiç yıpranıp yaşlanmıyorlar. Zevkin girdabında ani ve geçici haram lezzetlerin asrı ahire bıraktığı pis emanet ne yazık ki bu! Nefisleri pervane gibi etrafında döndürüp akılları avare bırakıyorlar. Kalpler çoktan melekül mevtin avuçları arasına terkedilmiş zaten. Allah için atmayan kalbe yaşıyor denilebilir mi? Ne menem bir çelişki ki deniliyor. Ey hekimi deni bahsi geçen adamın kalbi atmıyor, sen ölüme geçici bir hayat rengi vermişsin ne yazar. Her sabah yeniden doğduğunda Rabbi Rahimini hatırlamayan, her anında

İlk Kitabımız Çıktı!

HAYATI ANLAMA YOLCULUĞUNDA EMEKLEYEREK BAŞLAYARAK DERİNLERE İNEN BİR YAZI SERÜVENİ, TABİRİ DİĞERLE DENEMELER MANZUMESİ. Düşe kalka yazılmış, bazen çok ara verilmiş ama incelse de kopmayan bir tekamül süreci. Siz değerli okuyucularıma ne katacak tam kestiremiyorum; lakin bir yazar olarak bana çok şey kattığı ve gelecek yazılarıma bir basamak teşkil etmesi açısından benim için çok değerli. Kabuğa giden uzun bir yol… Öze yaklaşmak adına değerli adımlar. İlk zamanlar, az önce açıldı gözüm, şimdi başladı yazım, daha söylenecek çok sözüm.. e-kitabımıza buradan ulaşabilirsiniz. google play link

Risale-i Nur taklit değil, tahkiktir

Bir iman inkılabı olarak, sünuhat kabilinden yazılan Nur Risâleleri malum tefsirlerden ayrı olarak Kur’ân’ın imani olan hakikatlerini izah ve ispat etmiştir. Aynı zamanda, hakikati beyan babında Nur Risalelerinin Kur’ân’ın bu asra ve gelecek asırlara bakan mânevi bir tefsiri olduğunu; bilhassa ilim çevreleri ve havastan avama kadar birçok insan tarafından kabul edilmektedir.  Bu asrın manevi, içtimai, sosyal yaralarına rahmet ve şifa olarak yazdırılan bu hakikatler, hiç şüphesiz muhatap olanları Rabbi Rahimin izni ile tedavi etmekle birlikte; onların yani kendini muhatab kabul edenlerin samimi gayret ve neşriyatı ile muhtaç gönüllere ulaşmaktadır. Dolayısıyla bu kavuşma kalplerde sürura, işlerde muvaffakiyete, geçim kolaylığına, rızıkta berekete ve en nihayetinde kabre imanla girmeye vesile, hüccet ve senet olmaktadır. İKNA İÇİN İSPAT GEREKİR Asr-ı ahir insanını ikna edebilmek ancak ispat ile mümkündür. Hem bin seneden beri biriken dinsizlik cereyanının dağlar büyüklüğ

Müsbet hareket

Vazifemiz müsbet hareket etmektir.  Vazifemiz tamirdir. Kırmadan dökmeden siyaset topuzunu elimize almadan, yüz elimiz dahi olsa nura sıkı sıkıya sarılmaktır. Zira kurtuluş ondadır. Üstad Bediüzzaman’ın izzet ve celalini bilenlerin, asabiyetini tahrik için ne gibi planlar hazırladıklarını Nur’un sayfaları arasında hayretle mütalaa ediyoruz. Koca koca paşalara, makam ve mevki sahiplerine, hareket ordusu kumandanına; M. Şevket Paşa’ya, mahkeme reisi Hurşit Paşa’ya, Mustafa Kemal’e, İngilizlerin İstanbul’u işgal eden komutanına eyvallah etmeyen bir zatın tüm bu haykırışları yaşamamış gibi adi bir bekçinin geri dön, çıkamazsın, bir yere gidemezsin gibi emrivaki sözlerine bir şey demediğini eminim okumuş, hiç olmazsa duymuşuzdur. Bu tavrın müsbet hareketin neticesi olduğunu aklımızdan çıkarmayacağımız bir hakikat olsa gerek. İlanihaye tamir etmek zor ve şiddete başvurmak ile imanı kurtarmak adına bir yerlere ulaşmak, özellikle münafıkane iş gören zındıka komitelerine karşı, masumlara za

Allah için sevip, Allah için buğz etmek

Asr-ı ahirde dehşetli cereyanlar herşeyi kendi mesleğine âlet edebilir güç ve kuvvetteler. “Bir tarafa destek olayım da diğer tarafı mağlûp edeyim,” düşüncesi, çözüm yollarını sanılanın aksine açmıyor, daha da daraltıyor. Münâfıkane iş gören ve ahiret namına hiçbir endişe gütmeyen bahsi geçen büyük cereyanlar; iki mütekabil kuvvetin birini kendine dost edip diğerine düşman ederek ehl-i hak ve hakikati mağlûp ediyorlar. Ehl-i diyanet geçmişte çok ders alacak hadiseler yaşamasına mukabil, binler esef ki, hâlâ ders almış görünmüyor. Bazı ehl-i diyanet, tarafgir nazarıyla baktığı zaman, tarafgirlik nazarı, meleği şeytan, şeytanı melek suretinde gösteriyor. Nurun müntesibleri, siyaset için sevip, siyaset için düşmanlık etmek yerine; Allah için sevip, Allah için buğz etmek hakikatine sarılması gerekir. Ezeli Kelâm bin dört yüz yıl evvel vahyedilmiş olduğu halde, geçmiş ve geleceği ziyası ile aydınlattığını biliyoruz. Kur’ân-ı Kerîm, her asra külliyen müteveccih olduğu gibi,

KUR’AN-I ÖĞRENMELİSİN ARKADAŞIM!

Henüz hayatının baharındasın. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan önemli bir merhale atladın ve sadece bir basamaktı geride bıraktığın ve bir adımdı yol aldığın. Geçirmişliklerinle, pişmanlıklarınla, vazgeçmelerinle, yarıda bıraktıklarınla  bir gelecek kurmaya çalıştın. Çabaladın "herşeyi değiştireceğine inandırıldın" üniversite hayalinle yatıp kalktın, yanıp tutuştun.  Uzun bir maraton diyorlar şimdilerde bu serüvene. Dünya uğruna ulaşmak istediğin hayallere bu yoldan başka yokmuş gibi gösteriyorlar ama olsun! Belki de senin için böylesi hayırlıdır. Herşey bir yana, hüsnü niyetin midir bilinmez dünya umuru henüz sisliyken sana bir hediye koymuştu kaderi ilahi bu son basamağında.  Birileri ile tanıştın bu basamakta daha önceden de karşılaşmış, çay içmiş, muhabbet etmiş, güzel vakitler geçirmiş gibi hissettiğin yada hissettirildiğin birileriyle.  Bir anda ısındın onlara, yıllarca berabermiş gibi başladı ilk konuşman. Ne kelimelerin yabancılık çekti onlara ne

Bataklıktan Bir Adım Önce

Dinin siyasete alet edildiği bir yerde; din çatısı altında ne varsa hemen hepsi siyasetin, yani menfaatin , yalanın aleti olmaktan kendini muhafaza etmesi pek mümkün görünmemektedir. Siyasette dini kullananlar, siyasette ırkı kullananlar, siyasette dinsizliği kullananlar vesair için din, dinsizlik, ırk araç olmaktan başka herhangi bir değer taşıdığına inanmayanlardanım. Kezalik kendi menfaatleri söz konusu olduğunda hemcinslerini öteleyenler, ötekileştirenler bahsi geçen iddiamın muhatabıdırlar. Demiyor mu ki, elinde Kuran ile dövüşenlerden birisi düşerken Kuranı muhafaza etmek için diğerine uzat/amıyor oradan anlıyoruz ki;  düşenler, değer kaybedenler, makama müptela olanlar, korkunun esiri olanlar kendileri ile beraber “kullandıkları ar\maçların hiç ama hiç ehemmiyet vermiyorlar . Bunları zalim siyasetten bigane söylüyorum. Ki, üzüldüğüm için bazılarına çok acıdığım için mecburiyet tahtında söylüyorum. Acımak ifadesini yanlış algılamak  mecburiyetinde olanları uyarmak iç

İmandan Ehad’e yolculuk

Allah vardır ve birdir. Zira mutlak bir ilim ve mutlak bir irade ve mutlak bir kudret elbette ve elbette birliği netice verir. İtikad yolculuğunda kalpleri tevhide ulaştırır. Tevhid, Rabb-i Rahimin birliğini ifade etse de mahiyet olarak vahdet ve ehadiyeti merkezinde taşır. İmanın mahalli olan kalpde vahdet ve ehadiyeti taşıdıkça hakikî iman etmiş demektir. Zira neticeyi elinde tutan, silsileyede bir cihetle sahiptir diyebiliriz. Vahdette Rabbi Rahimin, masivasına küllî bir terbiye varken (yani yaratılanların tür tür idare edilmesi)  ehadiyette birebir ve en ince arzu ve isteklerine mukabil bir muhatabiyet söz konusudur. Yani Rabb-i Rahim insanoğluna kalblerini vermekle beraber,  her kalbin gizli hatıratını işitecek bir ilgi ve alâkadan da berî değildir. İman son derece ehemmiyetli bir mevzu binaenaleyh Üstad Bediüzzaman imana tahşidat yapmıştır. Akıl ve kalp zaman-ı âhirde o kadar boş ve malayâni meşguliyetlerde kendini kaybetmektedir ki; her köşe başında imanı hatırlatan dolay

ASRI AHİR PARADOKSALINDAN ACİL ÇIKIŞ!

Dine düşman ehli dalâletin yol göstericisi şeytanın, en sevdiği hal müşevveşiyettir. Herbir şeyin karışık olması, tersyüz edilmesi, aradığını bulamama hali; enfusî ve afakî olarak sonun başlangıcı demektir. Taki insanın hedefe ulaştıracak bir yol göstericisi ve bir urvetil vuskası olmasın! Toplumlar nasıl karışır sorusunun cevabı, insanın kendi iç âleminde karışmış olmasında gizlidir. Toplum bilimciler ve ahlâkiyyunlar çok uzaklarda aradıkları sorunun cevabını evvellen kendilerine sorsalardı muhtemelen “kurunu vusta”da tedbir alma ve tedavi etme safhasına geçebilirlerdi. Başta bir diğer yol göstericilerden bahsetmiştik buna mukabil, insanın hayatta üzerine inşa ettiği/edebileceği bazı prensipleri tabiri ahsenle düsturları olması icap ediyor. Üzülerek ifade etmek gerekirse toplumun ekseri, düstur edinmek ve hayatına bir yön vermenin aksine -pazarda mal seçer gibi- rüzgâra göre gidenlere, sesi diğerlerine nazaran çok çıkanlara tabi olmayı marifet zannediyor. Bataklıktan çık