Ana içeriğe atla

Allah için sevip, Allah için buğz etmek


Asr-ı ahirde dehşetli cereyanlar herşeyi kendi mesleğine âlet edebilir güç ve kuvvetteler. “Bir tarafa destek olayım da diğer tarafı mağlûp edeyim,” düşüncesi, çözüm yollarını sanılanın aksine açmıyor, daha da daraltıyor. Münâfıkane iş gören ve ahiret namına hiçbir endişe gütmeyen bahsi geçen büyük cereyanlar; iki mütekabil kuvvetin birini kendine dost edip diğerine düşman ederek ehl-i hak ve hakikati mağlûp ediyorlar.


Ehl-i diyanet geçmişte çok ders alacak hadiseler yaşamasına mukabil, binler esef ki, hâlâ ders almış görünmüyor. Bazı ehl-i diyanet, tarafgir nazarıyla baktığı zaman, tarafgirlik nazarı, meleği şeytan, şeytanı melek suretinde gösteriyor.

Nurun müntesibleri, siyaset için sevip, siyaset için düşmanlık etmek yerine; Allah için sevip, Allah için buğz etmek hakikatine sarılması gerekir.
Ezeli Kelâm bin dört yüz yıl evvel vahyedilmiş olduğu halde, geçmiş ve geleceği ziyası ile aydınlattığını biliyoruz. Kur’ân-ı Kerîm, her asra külliyen müteveccih olduğu gibi, bazı âyetleri de gelmiş ve gelecek asırlara hususiyetle bakar. Bu gaddar asra hususî bakan âyetlerden birisi, “Hiç kimse başkasının günahını yüklenmez” mealindeki Âyet-i Kerimedir. Bu gaddar asır zulümleri ile birlikte bahsi geçen âyete muhalefet ettiklerine nazaran Ezel-i Kelâm’ın yine bu asırda bayraktarlığını yapan Nurun Müntesibleri bu âyeti en ön saflarda dalgalandırmak mecburiyetindedirler. Bahsi geçen mesuliyetin tahakkuk etmesi ancak siyasetten içtinab edip beri durmakla mümkün görülmektedir. Zira dahilde kılıç çekilmediği gibi müdahil siyaset, hak ve hukuku ayaklar altına alma istidadında olan zalimin zulmünü genişletebilecek seviyededir.

Üstad Bediüzzaman, Ahrar Fırkası’nın devamı olan Demokrat Parti’yi desteklemiş ve talebelerini bu destek olma haline teşvik etmiştir. Nitekim siyasette Muktesit Mesleği kabul edenlerden olan Üstad Bediüzzaman Halkçılar, Milliyetçiler ve İttihad-ı İslâm partilerini değil de bu vatanda var olan dört ekolden biri olan Demokrat Parti’yi desteklemiş, başarılı icraatlarını tebrik etmiş, yanlışlarını ikaz ederek uyarmıştır.

Siyasete bakarken Üstad Bediüzzaman’ın içtimaî prensiplerini nazara almak elzemdir. Onun özellikle ilk dönem eserleri Münâzarât, Sünûhat, Hutbe’i Şamiye, makaleleri ve niha-i eseri olarak adlandırabileceğimiz Emirdağ İki mektupları bu küllî iman hizmetinde siyasete ve içtimaîyata bakışın ip uçlarını vermektedir.
Son olarak siyasete bulaşmaya mecbur kalındığında siyaseti dinsizliğe ve dini siyasete alet edenlere mukabil elbette ve elbette siyaseti dine alet ettirme zaviyesinden bakılmalıdır.

Yorumlar

en çok okunanlar

Attan İnememek!

Yolun buradan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz... Yolcu yolunda gerek. Yol bazen düz, bazen yokuş, bazen taşlı... İnsan bir yolcudur; kabirden haşre, oradan ebedi istirahatgahına gidecek garip bir yolcu. Daha önce hiç tanımadığı insanları kalp cüzdanında saklayacak kadar bir acube-i hilkat! Farkında olmasakta zaman şeridinde her an yol alıyoruz. Bazen makamlar elde edip; at sırtında gidiyoruz, bazen makamları kaybedip eşek sırtına razı oluyoruz. Yolcusu kadar yolu da garip olan bu serüvende illede makam diye tutturanlar, asıl kaybedenler; işte onlar oluyor! Tüm zorluklara rağmen hayatın cehd ve gayret ile anlam kazanacağını “ bilen ademoğlu ” her vasıta değiştirdiğinde bitmek bilmeyen bir enerji ile yoluna devam ediyor. Sen yola devam et yol sana öğretir; ne kadarda hakikatli bir söz! Zahiren kadercilik gibi gelse de aslında insanın bu hayat serüveninde her şeyin dizginini elinde tutamayacağını anlatan veciz bir ifade. Bir garip dedi; attan inip ...

Kim Kazanacak!

Dünya hızlı bir maratonun son metrelerinde gibi hareket ediyor. İnsanlık bu hengâmede ya İslamiyet’e koşuyor ya da kıyamete. Son demde yaşananlar; nezafeti öncelemeler, birbirinin halinden anlamalar, yaptığı yanlışlardan dolayı üzgün olduğunu ifade etmeler yaşanılan hadiselerden ders alınıyor oluşunun tezahürü elbette. Öyle herkesin bu hesaplaşmaya gireceğini elbette kimse beklemiyor; zira biz biliyoruz ki, toplumun yüzde sekseni ehli tahkik değil. Değil ama tahkik olmayanların önemli bir zaafı var, onlara vicdanlarından tevarüs eden.  Ehli tahkik olan, olayları doğru ve istikametli analiz edenlerin peşinden gitme gayreti. Bu gayret özellikle bu zamanda umut vadediyor. İstikbalde en yüksek gür seda İslamiyet’in olacak sözü tahakkuk ediyor dersek hiçte yanılmış olmayız. Elbette uzaklarda bir yerlerde birileri menhus ruhunu yaymak için çeşitli planlar çeviriyor ama tuzak kuranların en hayırlısı Rabbi Rahim itikadı içinde olanlar; kâinatı velveleye veren hadisat...

BAŞKASININ GÜNAHINA GÜLENLER…

Kadınlar bizim baş tacımız. Elbette bu âlemde güzellik ve sanatın, hüsün ve cemalin en belirgin misalleridir onlar. Dolayısıyla bizim için -biraz sloganvari olacak ama- dünya kadınlar günü bir gün değil her gündür. Toplumlar kadının kıymetini bildiği ölçüde değer kazanırlar. Zira toplumu inşa eden en sağlam karakter hiç şüphesiz annelerdir. Değer biçme meselesi çok tartışamaya açık bir ifade olduğu için kadına mutlak hürriyeti rüşvet veren ahir zaman sapmış cereyanlarına inat kadının değerinin evinde olduğunu ve yine evinde anlaşılacağını şuraya not düşmek gerekiyor.  Yine de dünya kadınlar gününün şefkat kahramanları cenahını tebrik etmekle beraber; bugünün nasıl çevreler tarafından deruhte edildiğini anlamak için yapılan yürüyüş ve kutlamalara bakmak yeterli olacaktır. Siyasi gerilimin had safhada olduğu bir zamanda böyle kitlesel hareketin zaten tozdan nem kapan bir gurup tarafından alet edileceği, beni şaşırtmadı desem yeridir. Daha evvel yazılarımda da belirttiğim ...