Ana içeriğe atla

Müsbet hareket

Vazifemiz müsbet hareket etmektir. Vazifemiz tamirdir. Kırmadan dökmeden siyaset topuzunu elimize almadan, yüz elimiz dahi olsa nura sıkı sıkıya sarılmaktır. Zira kurtuluş ondadır. Üstad Bediüzzaman’ın izzet ve celalini bilenlerin, asabiyetini tahrik için ne gibi planlar hazırladıklarını Nur’un sayfaları arasında hayretle mütalaa ediyoruz. Koca koca paşalara, makam ve mevki sahiplerine, hareket ordusu kumandanına; M. Şevket Paşa’ya, mahkeme reisi Hurşit Paşa’ya, Mustafa Kemal’e, İngilizlerin İstanbul’u işgal eden komutanına eyvallah etmeyen bir zatın tüm bu haykırışları yaşamamış gibi adi bir bekçinin geri dön, çıkamazsın, bir yere gidemezsin gibi emrivaki sözlerine bir şey demediğini eminim okumuş, hiç olmazsa duymuşuzdur. Bu tavrın müsbet hareketin neticesi olduğunu aklımızdan çıkarmayacağımız bir hakikat olsa gerek.

İlanihaye tamir etmek zor ve şiddete başvurmak ile imanı kurtarmak adına bir yerlere ulaşmak, özellikle münafıkane iş gören zındıka komitelerine karşı, masumlara zarar vermekten başka bir işe yaramıyor. Şeyh Said ve Menemen hadiseleri bu iddiamıza bir delil olsa gerek.


Nurun kıymetli derslerinden hak ve hakikat dersi alan Nurun müntesibleri bir gemide bir masumun bulunmasından dolayı on cani yüzünden ki masum hakkından feragat etmeden hiçbir adalet kanunu ile batırılamayacağını bilirler. Afakta, toplumda bahsi geçen kanun geçerli olduğu gibi nefis ve insanda da aynen geçerlidir. Zira bir insanın hak ve adalet adına masum sıfatları muhatap alınacağı mabeynimizde bilinmelidir ki; dalga dalga insanlığa aksetsin. Ne yazık ki; siyasete bulaşan zihinler, muhatabına bahsi geçen zaviyeden bakmakta çok zorlanıyorlar.

Yorumlar

en çok okunanlar

Elmas ile Kömür Farkı

Nurun müellifi, asrın bedîsi acibdir; Nurun satırlarında imtihan sırrını izah ederken elmas ile kömür ikilisini kullanır. Sathî bir nazarla, birbirine benzeyen insanoğlu aslında imtihan sırrı gereği birbirinden tefrik edilir. Sıralamalar belirlenir, hediyeler verilir, sonuçlar açıklanır, kazanana mükâfat verilirken, kaybeden mücâzata çarptırılır. Tabiri diğerle Ebubekirler Ebucehillerden ayrılır. Tabiri bir diğerle, elmasla kömür belli olur. Peki nedir bu elmasla kömür farkı? Niçin, başka madenler değil de, bu cevherler nazara sunulmuş? Klasik yaklaşımda elmas ve kömür aynı maddeden müteşekkil olmasına rağmen, atomlarındaki diziliş farklı olması kıymetinde uçurumlar barındırmasına sebep olmuştur. Beşerde bahsi geçen maddeler gibi yapısı aynıdır. Topraktan yaratılmıştır ve aynı zamanda nevî insan etten ve kemikten ibarettir. Beşerin kıymetinin ortaya çıkması için nasıl imtihan gerekiyorsa; elmasın da elmas olabilmesi için sıkıştırılması gerekiyor. Velhasıl; imtihan ve sıkıştırılma bir

Küfre Yardım ve Yataklık

İmanı hakkal yakin mertebesine çıkarma ve imanları takviye etme çalışmalarının geneline iman hizmeti denilir. Dolayısıyla hizmet ediyorum tabiri, imanın cereyanında olanlar tarafından dillendirildiğinde bahsi geçen mânâ akla gelmelidir. Şimdilerde hizmet etme telâffuzunun altı boşaltılmaya çalışılsa da hiç olmazsa bizler, Risale-i Nur müntesibleri olarak, bu kavramı koruma derdinde olmalıyız. Bu kısa izahattan sonra temelini doğru anladığımız binanın başka bir mevzuuna giriş yapabiliriz. Hizmet zamanların da nefsini atıl bırakmak, geri planda kalmak, tembellik etmek, bananecilik tavrı sergilemek… Diğer bir ifade ile ücret ve mükâfat zamanlarında; yani menfaatin dağıtılma zili çaldığında en ileride olmak, “ben buradayım” demek, rekabet içerisine girmek… Düşünün ki bu para olabilir, makam olabilir, herhangi bir lezzet olabilir...! Bediüzzaman, bu garip hali dalâlet olarak tanımlar. Yoldan çıkmak mânâsına gelen bu ifadeyi, iman cereyanından sapmak olarak anlarsak h

Bataklıktan Bir Adım Önce

Dinin siyasete alet edildiği bir yerde; din çatısı altında ne varsa hemen hepsi siyasetin, yani menfaatin , yalanın aleti olmaktan kendini muhafaza etmesi pek mümkün görünmemektedir. Siyasette dini kullananlar, siyasette ırkı kullananlar, siyasette dinsizliği kullananlar vesair için din, dinsizlik, ırk araç olmaktan başka herhangi bir değer taşıdığına inanmayanlardanım. Kezalik kendi menfaatleri söz konusu olduğunda hemcinslerini öteleyenler, ötekileştirenler bahsi geçen iddiamın muhatabıdırlar. Demiyor mu ki, elinde Kuran ile dövüşenlerden birisi düşerken Kuranı muhafaza etmek için diğerine uzat/amıyor oradan anlıyoruz ki;  düşenler, değer kaybedenler, makama müptela olanlar, korkunun esiri olanlar kendileri ile beraber “kullandıkları ar\maçların hiç ama hiç ehemmiyet vermiyorlar . Bunları zalim siyasetten bigane söylüyorum. Ki, üzüldüğüm için bazılarına çok acıdığım için mecburiyet tahtında söylüyorum. Acımak ifadesini yanlış algılamak  mecburiyetinde olanları uyarmak iç