Ana içeriğe atla

ASRI AHİR PARADOKSALINDAN ACİL ÇIKIŞ!

Dine düşman ehli dalâletin yol göstericisi şeytanın, en sevdiği hal müşevveşiyettir.
Herbir şeyin karışık olması, tersyüz edilmesi, aradığını bulamama hali; enfusî ve afakî olarak sonun başlangıcı demektir. Taki insanın hedefe ulaştıracak bir yol göstericisi ve bir urvetil vuskası olmasın!

Toplumlar nasıl karışır sorusunun cevabı, insanın kendi iç âleminde karışmış olmasında gizlidir. Toplum bilimciler ve ahlâkiyyunlar çok uzaklarda aradıkları sorunun cevabını evvellen kendilerine sorsalardı muhtemelen “kurunu vusta”da tedbir alma ve tedavi etme safhasına geçebilirlerdi.

Başta bir diğer yol göstericilerden bahsetmiştik buna mukabil, insanın hayatta üzerine inşa ettiği/edebileceği bazı prensipleri tabiri ahsenle düsturları olması icap ediyor. Üzülerek ifade etmek gerekirse toplumun ekseri, düstur edinmek ve hayatına bir yön vermenin aksine -pazarda mal seçer gibi- rüzgâra göre gidenlere, sesi diğerlerine nazaran çok çıkanlara tabi olmayı marifet zannediyor. Bataklıktan çıkmak için uzatılan her ele mahkûm tutumlar bir kere ölmenin aksine defaatle ölmeyi neticelendiriyor. Burnu koklamaktan avare olmuş şaşkınlar kendilerine uzatılan necis şeyleri artık miski amber zannederek libaslarını telvis ediyorlar.

Çözüm zihinlerin, akılların, kalplerin, ruhların topyekûn inşa edilmesi hakikatinde. Nefis ve hevesine tabi iki ayaklı mahlûklardan bigane prensip ve düsturları esas alan melekî insanları yetiştirmekte. Bu yolun inşasının planı ve uygulayıcıları ne doğudan ne de batıdan değil bu topraklarda neşvünema bulan Nur Risaleleri ve Nur’un müntesipleri olacağı hiç şüphesiz. Zira zaman ihtiyarladıkça bir şeyler hâlâ tazeliğini muhafaza ediyorsa; bilinmelidir ki orası hakikat tarlalarıdır, münbit zeminlerdir ve mahsülü bereketlidir. Bahsi geçen hakikat Ezeli Kelâmın bizzat kendisi olduğu gibi varislerine de armağanıdır. Nur Risaleleri bu taravetini ve zamandan bigane gençliğini ve layetezelzel ve layetefelfel metanetini Ezeli Kelâmın menbağından alıyor.

İnşa sürecinde anlaşılması gereken en mühim meselelerden birisi de; şeytanın ve avanelerinin en büyük kuvveti hiçbir şey yapmamaları, bu onların tahrip eden harekâtının arka planı. Gelecek ifade de hakikatin tenezzül etmiş hali. Ezeli Kelâmın hitabına göre; muhakkak ki şeytanın hilesi pek zayıftır. Kezalik; akıbet tamir vazifesinde olanlara Rabbi Rahimin bir armağanıdır. Tamire çalışanların nefsi edna da olsa; vazifenin kudsiyeti değerinin artmasına vesile olacaktır. Hilesi zayıf olanların tahrip sırrı gereği azim tehdite mazhar olması ve tamir vazifesinde olanların ısrarla tahassungâh araması Nur Risaleleri’nin mühim düsturları ihtiva eden “Hikmetül İstiaze” parçasında fevkalâde işlenmiş ki başka izaha ihtiyaç bırakmıyor. İlânihaye, şehadet âleminde adeta iki madenden menbasını alan iki nehir akıyor. O menbaların birincisi yokluk ve adem olduğu için tahrip, şer, zarar akıtıyor. Diğeri varlık âlemlerinden akan hayır, hasenat, güzellik ve tamirdir. İki cenahın mücadelesi de adeta imtihan âlemini renklendiriyor.

Yorumlar

en çok okunanlar

Attan İnememek!

Yolun buradan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz... Yolcu yolunda gerek. Yol bazen düz, bazen yokuş, bazen taşlı... İnsan bir yolcudur; kabirden haşre, oradan ebedi istirahatgahına gidecek garip bir yolcu. Daha önce hiç tanımadığı insanları kalp cüzdanında saklayacak kadar bir acube-i hilkat! Farkında olmasakta zaman şeridinde her an yol alıyoruz. Bazen makamlar elde edip; at sırtında gidiyoruz, bazen makamları kaybedip eşek sırtına razı oluyoruz. Yolcusu kadar yolu da garip olan bu serüvende illede makam diye tutturanlar, asıl kaybedenler; işte onlar oluyor! Tüm zorluklara rağmen hayatın cehd ve gayret ile anlam kazanacağını “ bilen ademoğlu ” her vasıta değiştirdiğinde bitmek bilmeyen bir enerji ile yoluna devam ediyor. Sen yola devam et yol sana öğretir; ne kadarda hakikatli bir söz! Zahiren kadercilik gibi gelse de aslında insanın bu hayat serüveninde her şeyin dizginini elinde tutamayacağını anlatan veciz bir ifade. Bir garip dedi; attan inip ...

Küfrü kesen tılsım!

Şefkat, karşılıksız sevgi anlamına gelmektedir. Aşktan daha keskindir. Keza aşk karşılık beklenen bir muhabbetin mukaddemesidir. Bu bağlam, şefkati aşktan daha keskin ve daha değerli kılmaktadır. Şehadet aleminde hava gibi, su gibi, hayat gibi vesaireler kadar şefkat de bol miktarda -anneler başta olmak üzere- sağanak sağanak yağdırılmıştır. Belki Cennette var olan ırmaklardan biri de şefkat akacaktır. Kim bilebilir ki? Su gibidir şefkat, girdi mi demirin içine, zamana bakar her şey, paramparça kesilir. Hava gibidir şefkat, nefes aldırır insana, hayat vesilesidir. Bediüzzaman o çok değerli tarikının hatvelerine şefkat etmek eylem ve durumunu da almıştır.   Kimbilir belki Bediüzzaman, Allah katında aciz ve fakir olan Nurun talebesinden tefekkür mesleğini şefkat ruhuyla yapmasını istemektedir. Problemli bir asırdayız. İnsanlığın yıldızları bile bu asrın dehşetli aktörlerinden havf etmişler. Allahümme ecirna min… demişler defaatle. Fırtınalı b...