Ana içeriğe atla

Şehrin İlannamelerine, Dünya Ölüyor!

Batıp giden, zevale mahkum şeylere bel bağlamak ehli aklın karı değil. Baki hakikatler fani şahsiyetler üzerine bina edilemez sırrı; bu bağlamda değerlendirilirken aynı sırrı azim hakikatsizlerin dayandığı kaleleri parça parça ediyor. Babasına güvenen bir çocuk misaliöteleri göremeyen nazarlara, kumdan tapınaklarının ne kadar zayıf ve yıkılmaya mahkum olduğunu görmek veyahut göstermek birçok şeyin değişeceğinin teminatı.

Çok konuşuyorlar, her tarafta varlar, gencecikler, hiç yıpranıp yaşlanmıyorlar. Zevkingirdabında ani ve geçici haram lezzetlerin asrı ahire bıraktığı pis emanet ne yazık ki bu!Nefisleri pervane gibi etrafında döndürüp akılları avare bırakıyorlar. Kalpler çoktan melekülmevtin avuçları arasına terkedilmiş zaten.

Allah için atmayan kalbe yaşıyor denilebilir mi? Ne menem bir çelişki ki deniliyor. Ey hekimideni bahsi geçen adamın kalbi atmıyor, sen ölüme geçici bir hayat rengi vermişsin ne yazar.Her sabah yeniden doğduğunda Rabbi Rahimini hatırlamayan, her anında kaderi İlahinin izinigör/emeyen adama yürüyor diye, konuşuyor diye yaşıyor denilir mi? Ey asrı ahirin veledlerisize soruyorum bir cevap verin, Allah aşkına!

Gıdasız bir zihayat yaşayabilir mi? Maraza müptela olmuş bir adamın önüne envai çeşitnimetlerle bezeli sofrayı kursak bir anlam ifade eder mi? Ebedi şekavette bahsedilirkenyutulan “şey”lerin boğazları parçalayacağından dem vurulur. Bu cehennemi halet bahsigeçen yaşanmışlığın bir misali denilse çok mu ileri gitmiş oluruz!

İbrahimvari (As.) dünyanın ölümünü ilan edenlerden olmak için baki hakikatlerin fanişahsiyetler üzerine bina etmemek gerektiğini kök uçlarına kadar idrak etmek gerekiyor.Maddeden ziyade mananın ehemmiyetli olduğunu bilmek sünneti seniye yolunda aşılmasıgereken kıymetli bir basamak ve bu basamak karşılığıda hevesine tabi, hazır lezzetleremüptela nefisperestlerin hevesini kursağında bırakırcasına hayat ile ödenmesi gereken birpahada.

Bazen dersiniz ya bir gün gelir, bir an olur ben bu meseleyi hiç böyle düşünmemiştim diye;eminim manaya kıymet vermekte bu minvalde bir merhale olsa gerek işte!

Yorumlar

en çok okunanlar

Attan İnememek!

Yolun buradan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz... Yolcu yolunda gerek. Yol bazen düz, bazen yokuş, bazen taşlı... İnsan bir yolcudur; kabirden haşre, oradan ebedi istirahatgahına gidecek garip bir yolcu. Daha önce hiç tanımadığı insanları kalp cüzdanında saklayacak kadar bir acube-i hilkat! Farkında olmasakta zaman şeridinde her an yol alıyoruz. Bazen makamlar elde edip; at sırtında gidiyoruz, bazen makamları kaybedip eşek sırtına razı oluyoruz. Yolcusu kadar yolu da garip olan bu serüvende illede makam diye tutturanlar, asıl kaybedenler; işte onlar oluyor! Tüm zorluklara rağmen hayatın cehd ve gayret ile anlam kazanacağını “ bilen ademoğlu ” her vasıta değiştirdiğinde bitmek bilmeyen bir enerji ile yoluna devam ediyor. Sen yola devam et yol sana öğretir; ne kadarda hakikatli bir söz! Zahiren kadercilik gibi gelse de aslında insanın bu hayat serüveninde her şeyin dizginini elinde tutamayacağını anlatan veciz bir ifade. Bir garip dedi; attan inip ...

ASRI AHİR PARADOKSALINDAN ACİL ÇIKIŞ!

Dine düşman ehli dalâletin yol göstericisi şeytanın, en sevdiği hal müşevveşiyettir. Herbir şeyin karışık olması, tersyüz edilmesi, aradığını bulamama hali; enfusî ve afakî olarak sonun başlangıcı demektir. Taki insanın hedefe ulaştıracak bir yol göstericisi ve bir urvetil vuskası olmasın! Toplumlar nasıl karışır sorusunun cevabı, insanın kendi iç âleminde karışmış olmasında gizlidir. Toplum bilimciler ve ahlâkiyyunlar çok uzaklarda aradıkları sorunun cevabını evvellen kendilerine sorsalardı muhtemelen “kurunu vusta”da tedbir alma ve tedavi etme safhasına geçebilirlerdi. Başta bir diğer yol göstericilerden bahsetmiştik buna mukabil, insanın hayatta üzerine inşa ettiği/edebileceği bazı prensipleri tabiri ahsenle düsturları olması icap ediyor. Üzülerek ifade etmek gerekirse toplumun ekseri, düstur edinmek ve hayatına bir yön vermenin aksine -pazarda mal seçer gibi- rüzgâra göre gidenlere, sesi diğerlerine nazaran çok çıkanlara tabi olmayı marifet zannediyor. Bataklıktan çık...

Küfrü kesen tılsım!

Şefkat, karşılıksız sevgi anlamına gelmektedir. Aşktan daha keskindir. Keza aşk karşılık beklenen bir muhabbetin mukaddemesidir. Bu bağlam, şefkati aşktan daha keskin ve daha değerli kılmaktadır. Şehadet aleminde hava gibi, su gibi, hayat gibi vesaireler kadar şefkat de bol miktarda -anneler başta olmak üzere- sağanak sağanak yağdırılmıştır. Belki Cennette var olan ırmaklardan biri de şefkat akacaktır. Kim bilebilir ki? Su gibidir şefkat, girdi mi demirin içine, zamana bakar her şey, paramparça kesilir. Hava gibidir şefkat, nefes aldırır insana, hayat vesilesidir. Bediüzzaman o çok değerli tarikının hatvelerine şefkat etmek eylem ve durumunu da almıştır.   Kimbilir belki Bediüzzaman, Allah katında aciz ve fakir olan Nurun talebesinden tefekkür mesleğini şefkat ruhuyla yapmasını istemektedir. Problemli bir asırdayız. İnsanlığın yıldızları bile bu asrın dehşetli aktörlerinden havf etmişler. Allahümme ecirna min… demişler defaatle. Fırtınalı b...