Bir önceki yazımızda bahsetmiştik, alçak işler diye tabir edilenler insan nazarında alçakmış gibi görünüyor; halbuki meselenin derinine indiğimizde büyük hikmetler, gayeler barındırdığı açık ve net.
Alçak işler meselesine gerektiği kadar izahatı verdiğimize göre şimdi de dilerseniz insanın alçak şeylerle meşguliyeti meselesine devam edelim. Bundan sonraki satırlar alçak kelimesinin mecaz sıfat manasını ifade edecek yani; bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain.
Alçak işler meselesine gerektiği kadar izahatı verdiğimize göre şimdi de dilerseniz insanın alçak şeylerle meşguliyeti meselesine devam edelim. Bundan sonraki satırlar alçak kelimesinin mecaz sıfat manasını ifade edecek yani; bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain.
Kezalik; insanın öyle halleri var ki; alçak diye tabir edilen kizb ve hileye tenezzül etmez. Peki, nedir o yüksek haller; diye sorduğumuzda karşımıza şu satırlar çıkıyor.
"Malûmdur ki, bir zatta içtima eden ahlâk-ı âliyenin imtizacından izzet-i nefis, haysiyet, şeref, vakar gibi, hasis, alçak şeylere tenezzül etmeye müsaade etmeyen yüksek haller husule gelir. Evet, melâike, ulüvv-ü şanlarından, şeytanları reddeder, kabul etmezler."1
Bununla birlikte alçaklığın siyaset aleminde ki yansımasına bir göz atalım; zira siyaset bahsi geçen yüksek hasletleri ruhunda taşıyamayanların alet olması kuvvetle muhtemel bir alan.
Alçaklığın siyaset aleminde öyle bir karşılığı var ki; oda ingiliz siyaseti adını alıyor. Öyle bir siyasetten bahsediyoruz ki; münafıkane davranıp görünüşte ahlaktan, hasenattan bahsederken gizli olarak ahlaksız cereyanlara her türlü lojistiği temin etmekte.
"S - Neden bu kadar İ.g.z. siyaseti galip çıkar?
C - Siyasetinin hassa-i mümeyyizesi, fitnekârlık, ihtilâftan istifade, menfaat yolunda her alçaklığı irtikâp etmek, yalancılık, tahripkârlık, hariçte menfîliktir.
Bir adam, kocaman bir binayı bir günde harap eder, bir taburu ihtilâle verir. Şu alçak siyasettir ki, K.T.T.'yi zahiren tel'in ettiği halde, gizlice dehalet ediyor. Fenalık ve ahlâk-ı seyyie, siyasetine vasıta olduğu için, her yerde ahlâk-ı seyyieyi himâye ederek teşci eder. Şimdiki İstanbul hâli şahittir.2
Siyaset aleminde ki alçaklığı farkedemeyen salih kimseler de tamir olunmayacak yaralara bıçak olarak kullanılmakta ve ihtilafın İslam Âleminde bayraktarlığını yapmaktadırlar.
Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki, yüzde on ehl-i fesat, yüzde doksan ehl-i salâhı mağlûp ediyordu. Hayretle merak ettim. Tetkik ederek kat'iyen anladım ki, o galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor, belki fesattan ve alçaklıktan ve tahripten ve ehl-i hakkın ihtilâfından istifade etmesinden ve içlerine ihtilâf atmaktan ve zayıf damarları tutmaktan ve aşılamaktan ve hissiyat-ı nefsaniye i ve ağrâz-ı şahsiyeyi tahrik etmekten ve insanın mahiyetinde muzır madenler hükmünde bulunan fena istidatları işlettirmekten ve şan ve şeref namıyla, riyâkârâne nefsin firavuniyetini okşamaktan ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından geliyor. Ve o misilli şeytanî desiseler vasıtasıyla muvakkaten ehl-i hakka galebe ederler.3
Akıbet müttakilerin olacak hakikati mucibince nihayetinde ehli hakka cennet nimetine ulaştıran alçak ingiliz siyaseti kendisine de cehennem kuyularına hazırlamaktadır.
Fakat "Akıbet takvâ sahiplerinindir."4 1 sırrıyla, “Hak yücedir, ondan üstün ve yüce hiçbir şey yoktur”5 2 düsturuyla, onların o muvakkat galebeleri, menfaat cihetinden onlar için ehemmiyetsiz olmakla beraber, Cehennemi kendilerine ve Cenneti ehl-i hakka kazandırmalarına sebeptir. 6
Bahsi geçen vahim durumun ve müjdenin kocaman bir örneğini de ikinci dünya savaşında bizzat müşahede ediyoruz.
Eğer o felâketi gören zalimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzar eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm, alçak insî şeytanlar ise, tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir.7
Kaynakça:
- Eski Said Dönemi Eserleri
Lem'alar - On Üçünü Lem'a - Sayfa 89
- A’râf Sûresi, 7:128.
- El hakku ya’lu velâ yu’la aleyh
Lem'alar - On Üçünü Lem'a - Sayfa 89
Tarihçe-i Hayat - Dördüncü Kısım: Kastamonu Hayatı - Sayfa 260
Yorumlar
Yorum Gönder