Ana içeriğe atla

Küfrü kesen tılsım!

Şefkat, karşılıksız sevgi anlamına gelmektedir. Aşktan daha keskindir. Keza aşk karşılık beklenen bir muhabbetin mukaddemesidir. Bu bağlam, şefkati aşktan daha keskin ve daha değerli kılmaktadır.

Şehadet aleminde hava gibi, su gibi, hayat gibi vesaireler kadar şefkat de bol miktarda -anneler başta olmak üzere- sağanak sağanak yağdırılmıştır. Belki Cennette var olan ırmaklardan biri de şefkat akacaktır. Kim bilebilir ki?

Su gibidir şefkat, girdi mi demirin içine, zamana bakar her şey, paramparça kesilir. Hava gibidir şefkat, nefes aldırır insana, hayat vesilesidir.

Bediüzzaman o çok değerli tarikının hatvelerine şefkat etmek eylem ve durumunu da almıştır.
 
Kimbilir belki Bediüzzaman, Allah katında aciz ve fakir olan Nurun talebesinden tefekkür mesleğini şefkat ruhuyla yapmasını istemektedir.

Problemli bir asırdayız. İnsanlığın yıldızları bile bu asrın dehşetli aktörlerinden havf etmişler. Allahümme ecirna min… demişler defaatle.

Fırtınalı bir asrın, egoların savaştığı bir asrın, diğergamlığın adeta boğazlandığı bir asrın şefkat mesleğinden gidenler için pek de kolay olmayacağı açıktır. Herkesin ben diye haykırdığı bir yerde biz ya da siz demek ne kadar sühulet ve sükunetle olabilir ki?

Evet, sürekli çalkalanan bir eleğin elbette bizden bir istediği var. Ebu Bekirler ile Ebu Cehillerin ayrışması, diğer bir ifade ile elmaslar ile kömürlerin vedası, bir başka ifade ile ben diye haykıranlar ile biz deyip havuz içinde eriyenlerin ebediyen firakıdır.

Bu ayrışanların mücadesinin silahları da farklıdır geçmiş asırlara nazaran.

Nur’un en yüksek sıfatlarından biriside “elmas kılıç” olmasıdır. Küfrün durduğu yerde boynunu büktüğü hakikatler, ne kadar keskin olduğunu hiçbir öğreticiye gerek kalmadan açıklar mahiyettedir. Başta demiştik şefkat keskindir diye, hem de aşktan çok daha keskin. Şefkatli bir elin küfür bataklığına saplanan bir yüreği bağlandığı batıl formüllerinden kesip ayıracağı açıktır. Zira bu asrın insanı bekleye bekleye bekletmeyi öğrenmiştir. Karşılıksız bir hal ve tutum onun tüm binalarını altüst edecek, tüm formüllerini darmadağın edecek ve tüm güvendiği dağları paramparça edecektir.

Bu zamanda cihad isteyen maneviyata sarılsın. Manevi cihadında kılıç isteyen Risale-i Nura sarılsın. Kılıcına saykal vurmak isteyen ise şefkat mesleğine sarılsın, vesselam…

Yorumlar

en çok okunanlar

Attan İnememek!

Yolun buradan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz... Yolcu yolunda gerek. Yol bazen düz, bazen yokuş, bazen taşlı... İnsan bir yolcudur; kabirden haşre, oradan ebedi istirahatgahına gidecek garip bir yolcu. Daha önce hiç tanımadığı insanları kalp cüzdanında saklayacak kadar bir acube-i hilkat! Farkında olmasakta zaman şeridinde her an yol alıyoruz. Bazen makamlar elde edip; at sırtında gidiyoruz, bazen makamları kaybedip eşek sırtına razı oluyoruz. Yolcusu kadar yolu da garip olan bu serüvende illede makam diye tutturanlar, asıl kaybedenler; işte onlar oluyor! Tüm zorluklara rağmen hayatın cehd ve gayret ile anlam kazanacağını “ bilen ademoğlu ” her vasıta değiştirdiğinde bitmek bilmeyen bir enerji ile yoluna devam ediyor. Sen yola devam et yol sana öğretir; ne kadarda hakikatli bir söz! Zahiren kadercilik gibi gelse de aslında insanın bu hayat serüveninde her şeyin dizginini elinde tutamayacağını anlatan veciz bir ifade. Bir garip dedi; attan inip ...

ASRI AHİR PARADOKSALINDAN ACİL ÇIKIŞ!

Dine düşman ehli dalâletin yol göstericisi şeytanın, en sevdiği hal müşevveşiyettir. Herbir şeyin karışık olması, tersyüz edilmesi, aradığını bulamama hali; enfusî ve afakî olarak sonun başlangıcı demektir. Taki insanın hedefe ulaştıracak bir yol göstericisi ve bir urvetil vuskası olmasın! Toplumlar nasıl karışır sorusunun cevabı, insanın kendi iç âleminde karışmış olmasında gizlidir. Toplum bilimciler ve ahlâkiyyunlar çok uzaklarda aradıkları sorunun cevabını evvellen kendilerine sorsalardı muhtemelen “kurunu vusta”da tedbir alma ve tedavi etme safhasına geçebilirlerdi. Başta bir diğer yol göstericilerden bahsetmiştik buna mukabil, insanın hayatta üzerine inşa ettiği/edebileceği bazı prensipleri tabiri ahsenle düsturları olması icap ediyor. Üzülerek ifade etmek gerekirse toplumun ekseri, düstur edinmek ve hayatına bir yön vermenin aksine -pazarda mal seçer gibi- rüzgâra göre gidenlere, sesi diğerlerine nazaran çok çıkanlara tabi olmayı marifet zannediyor. Bataklıktan çık...