Bediüzzaman, hayatı boyunca alçak insanlarla istemese de karşılaşmak mecburiyetinde kalmıştır. Alçaklığın manasını tekrar hatırlatmak gerekirse; bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain; anlamlarına geliyor. Bu yazıda da alçaklık sıfatının kimler hangi meziyetsizliklerinden aldıklarına bir göz atalım. Evvelen keyfi hareket eden, menhus güçlerin namına çalışan memurlardan başlayalım. Memurluk kanun namına değilde şahsi keyfilikleri ile hareket edildiğinde alçaklık sıfatına layık oluyor.
"Birincisi: Dünyada hükûmet süren, hükmeden her kavmin, hattâ insan eti yiyen yamyamların ve vahşî canavar çete reislerinin dahi bir usulü var, bir düsturla hükmeder. Siz hangi usulle bu acîp tecavüzü yapıyorsunuz? Kanununuzu ibraz ediniz. Yoksa bazı alçak memurların keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz? Böyle hususî ibadette kanun olmaz." 1
Bediüzzaman’ın hususi ibadetlerine dahi karışan, kanunsuzluk ve hukuksuzluğu kendine rehber edinen, keyfi haddi aşan memurlar; alçak sıfatına layıkıyla yaşıyorlar.
Bahsi geçen keyfiliğin; nasıl yaşandığını ve zarar menfaat ikileminin tahlilinde, aşağıda verilen cami misali kime yaradığına ve kime hizmet ettiğine çok güzel örnek oluyor.
Eğer o mübarek camiye ve o muazzam cemaat içine o adam girdiği vakit, süflî ve edepsizcesine fuhşa ait şarkıları bağırıp çağırsa, raksedip zıplasa, o vakit o haylâz çocukları güldürecek, o serseri ahlâksızları fuhşiyâta teşvik ettiği için hoşlarına gidecek ve İslâmiyetin kusurunu görmekle mütelezziz olan ecnebîlerin istihzâkârâne tebessümlerini celb edecek. Fakat umum o muazzam ve mübarek cemaatin bütün efradından bir nazar-ı nefret ve tahkir celb edecektir. Esfel-i sâfilîne sukut derecesinde nazarlarında alçak görünecektir.2
Asyanın din ile ayakta kalacağı ve istikbale müteveccih olacağı hakikati gereği bu mekan düzleminde, mekanın ciddiyet ve kutsiyetine hiç uymayan alçakçasına davranışlar öyle bir dereceye geliyor ki; gelin o satırları beraber okuyalım;
Hem senin şakirdin mütemerriddir. Fakat bir lezzeti için nihayet zilleti kabul eden miskin bir mütemerriddir. Hasis bir menfaat için şeytanın ayağını öper derecede alçaklık gösterir.3
Yazının başında karşılaşmak kelimesini özellikle kullandım; zira Bediüzzaman böyle alçakları muhatap dahi kabul etmediğini bir sonraki yazılarda izhar edeceğiz. Alçaklık payesi küfür ademdir hakikati mucibince ademe çalışan kişilerin son derce hırs ve gayretle çalışarak aldığı bir süfli hal aslında. Menfiyi nazara vermeyen Bediüzzaman'ın bu gibi insanlar için seçtiği dikkat edilmesi gereken bir kelimedir, alçak. Zira; alçak diye karşılaştığımız “satırlarda ki kişiler” keyfi hareket eden, Üstad Bediüzzaman'ın şahsi ibadetlerine dahi mani olmaya çalışan, İslamiyeti insaniyet nazarında küçük düşürmeyi maksat ve gaye edinen süfli insanlar olduğu aklımıza gelmelidir.
Kaynakça:
Mektubat - Yirmi Dokuzuncu Mektub - Sayfa 416
Tarihçe-i Hayat - Birinci Kısım: İlk Hayatı - Sayfa 130
Mesnevi-i Nuriye - Zühre - Sayfa 131
Yorumlar
Yorum Gönder