Ana içeriğe atla

Bırak Şu Ezikliği, Silkelen ve Kendine Gel!



Arza ait olanlar arızi, fani, kirlenmeye ve kullanılmaya müsait oluyor. Bilakis semavi olanlar berrak ve ebede ait olup; kışrına değil özüne kalanlardır. Siyahın beyazla, ateşin suyla, şirkin ehad ile çarpıştığı bu imtihan meydanında arzi ve semavilerin şiddetli muharebeleri huzura varanların duyabileceği gürültüde cereyan ediyor.

Göz boyayan, zahiri mutandan içi kof ehli dünyanın yalancı cennet ameleleri semaya ait olanların arzi yönlerini nazara verirken; arzi olanların hakikatte hiç olmamış semavi özelliklerini şatafatlı pazarlarında bağıra bağıra ikram ediyorlar.

Ehli diyanet ne yapıyor diyorsanız! Onlarda kandıranların kanını taşıyormuşcasına semavi, kudsi peygamberlerinin, ne hikmetse, hep dünyaya ait özelliklerini anlatıyorlar.

Öyleya; böyle anlatırsak daha çok insan sözümüzü dinler. Öyleya; böyle anlatırsak adımız daha çok anılır. Öyleya; şöhret öyle bir girdapki beni benden alıyor doğrusu.

İki yanında semavat ordularının iki komutanını taşıyan bir peygamberin vazifesi, manevi şahsiyeti, kudsiyetinden ziyade; adi bir adamla yaptığı at mübaayası daha çok revaç bulduğu içindir, dillerde pelesenk olmuş, terennüm ediliyor.

Yetim olması, çok eşliliği, türlü türlü eziyetler çekmesi vesaire vesaire şüphecilik asrında şüpheye meftunlarda bir şeyleri eksik bıraktığı için muhataplarını adım adım arzi amelelerin istediği istikametsizliğe sevk ediyor.

Ahir zamanın bir veledi olarak müşevveş zihnimi karıştırdığımda hep bir hüzün, hep bir mahzun oluyorum. Süfyanın torna tezgahından geçen milyonlar bahsi geçenlere çözüm bulamadığı için dalga dalga asrı ahirin kıyılarına vuruyor.

Pazarlama araçlarına hakimseniz pazarada hakim oluyorsunuz. Üç kuruşluk insanların idol olarak benimsendiği zamanlara nasıl gelindi zannediyorsunuz?

Ehli diyanet hademelerinin bilmesi gereken sır şu ki; benim peygamberim İzni İlahi ile gaybdan haber veriyor, verdiği haberler de zamanın şahitliğinde bir bir ortaya dökülüyor. Benim peygamberimin bir işareti ile ay ikiye bölünüyor ve sırf o mahcup olmasın diye; güneş vazifesini aksatıyor, yani zaman duruyor. Benim peygamberimin peygamberliğini dağlar, ağaçlar bütün mahlukat zikrediyor. Avucundaki taşlar onu konuşuyor. Hastalar onun mübarek nefesi ile şifa buluyor. Bırakın arzi ordulara O Zatı Muhterem (aleyhissalatü vesselam) kainat ordularına komutanlık ediyor.

Risaletinde zirve, ubudiyetinde zirve, ahlakında, ahvalinde, akvalinde zirve olan bir zat tek başı ile size delil olmuyorsa kainat size ne yapsın!

Rabbi Rahimin sevgilisini bu sır ile düşünüp idrak ettiğimizde; arzi olan, bizim idrak edemediğimiz, taraflarını baş göz üstüne kabul etmemiz icab ediyor.

Kabuğa takılıp kalanlar başını kaldırıp puzzelın tamamını gördüklerinde alınları hayret secdesine kapanacağından hiç şüpheleri olmasın. Arzi olanların şişmiş balonları patlarken muhteşem gösterinin başlaması intizar heyecanını doruklara çıkarıyor.

Yorumlar

en çok okunanlar

Attan İnememek!

Yolun buradan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz... Yolcu yolunda gerek. Yol bazen düz, bazen yokuş, bazen taşlı... İnsan bir yolcudur; kabirden haşre, oradan ebedi istirahatgahına gidecek garip bir yolcu. Daha önce hiç tanımadığı insanları kalp cüzdanında saklayacak kadar bir acube-i hilkat! Farkında olmasakta zaman şeridinde her an yol alıyoruz. Bazen makamlar elde edip; at sırtında gidiyoruz, bazen makamları kaybedip eşek sırtına razı oluyoruz. Yolcusu kadar yolu da garip olan bu serüvende illede makam diye tutturanlar, asıl kaybedenler; işte onlar oluyor! Tüm zorluklara rağmen hayatın cehd ve gayret ile anlam kazanacağını “ bilen ademoğlu ” her vasıta değiştirdiğinde bitmek bilmeyen bir enerji ile yoluna devam ediyor. Sen yola devam et yol sana öğretir; ne kadarda hakikatli bir söz! Zahiren kadercilik gibi gelse de aslında insanın bu hayat serüveninde her şeyin dizginini elinde tutamayacağını anlatan veciz bir ifade. Bir garip dedi; attan inip ...

Kim Kazanacak!

Dünya hızlı bir maratonun son metrelerinde gibi hareket ediyor. İnsanlık bu hengâmede ya İslamiyet’e koşuyor ya da kıyamete. Son demde yaşananlar; nezafeti öncelemeler, birbirinin halinden anlamalar, yaptığı yanlışlardan dolayı üzgün olduğunu ifade etmeler yaşanılan hadiselerden ders alınıyor oluşunun tezahürü elbette. Öyle herkesin bu hesaplaşmaya gireceğini elbette kimse beklemiyor; zira biz biliyoruz ki, toplumun yüzde sekseni ehli tahkik değil. Değil ama tahkik olmayanların önemli bir zaafı var, onlara vicdanlarından tevarüs eden.  Ehli tahkik olan, olayları doğru ve istikametli analiz edenlerin peşinden gitme gayreti. Bu gayret özellikle bu zamanda umut vadediyor. İstikbalde en yüksek gür seda İslamiyet’in olacak sözü tahakkuk ediyor dersek hiçte yanılmış olmayız. Elbette uzaklarda bir yerlerde birileri menhus ruhunu yaymak için çeşitli planlar çeviriyor ama tuzak kuranların en hayırlısı Rabbi Rahim itikadı içinde olanlar; kâinatı velveleye veren hadisat...

BAŞKASININ GÜNAHINA GÜLENLER…

Kadınlar bizim baş tacımız. Elbette bu âlemde güzellik ve sanatın, hüsün ve cemalin en belirgin misalleridir onlar. Dolayısıyla bizim için -biraz sloganvari olacak ama- dünya kadınlar günü bir gün değil her gündür. Toplumlar kadının kıymetini bildiği ölçüde değer kazanırlar. Zira toplumu inşa eden en sağlam karakter hiç şüphesiz annelerdir. Değer biçme meselesi çok tartışamaya açık bir ifade olduğu için kadına mutlak hürriyeti rüşvet veren ahir zaman sapmış cereyanlarına inat kadının değerinin evinde olduğunu ve yine evinde anlaşılacağını şuraya not düşmek gerekiyor.  Yine de dünya kadınlar gününün şefkat kahramanları cenahını tebrik etmekle beraber; bugünün nasıl çevreler tarafından deruhte edildiğini anlamak için yapılan yürüyüş ve kutlamalara bakmak yeterli olacaktır. Siyasi gerilimin had safhada olduğu bir zamanda böyle kitlesel hareketin zaten tozdan nem kapan bir gurup tarafından alet edileceği, beni şaşırtmadı desem yeridir. Daha evvel yazılarımda da belirttiğim ...