Ana içeriğe atla

Onlar Ağır İmtihandalar

Bediüzzaman, ahirzamanın bazı hocalarından bahsederken “su-i müteşeyyih” olarak tarif eder.

Onlar şeyhlik taslayan hoca kılıklıdırlar. Diğer bir ifade ile onlar kuzu postuna bürünmüş kurt cinsindendirler. Bediüzzaman tarafından haberi verilen bu güruh dünyaya öyle rağbet göstermişler ki müridlerinin, talebelerinin avuçlarındaki dünyalıklarına dahi göz dikmişler.

“Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler” âyetinin tesbiti üzere, “zaman-ı ahirin veletleri” dünyanın maddesine, kışrına nasıl talip olmuşlarsa “zaman-ı ahirin hocaları” da bu sofradan bir cihette nasibini almışlar. Dünya derdi, geçim sıkıntısı, maişet telâşesi bu yanılgının başlıca sebebi olmakla beraber, bir bakıma dünyayı ahirete tercih et/me/mek, “zaman-ı ahirde” hoca olmanın çetin ve ağır imtihanı olmuştur.

Bu gidişata, bu çetin ve ağır imtihana mukabil bu satırlarla yapmaya çalıştığımız gibi, sözle bir dur demenin ötesinde Üstadımızın hayatında bir madalya olarak taşıdığı gibi, fiilen bu sorunun tekzibi lâzımdır. Yani lisan-ı kâlin yanında hal dilininde konuşturulması gerekmektedir.

Peygamberimiz aleyhisselatü vesselâmın o cihanpaha dâvâsı uğrunda ay ve güneşi kıymetsiz görmesi zihnimizin bir köşesinde mihenk olması cihetiyle hep dursun.

Bu kıymetli mihenkten hareketle Peygamberimizi (asm) örnek alan bir şahsiyet, elbette iktisat sarayına istiğna düsturuyla girerek fiilen tekzip vazifesini bihakkın ifa eder diyebiliriz.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri özellikle Cumhuriyetin kurulma zamanlarında dinini dünyaya alet etmesi için “su-i niyetle” teklif edilen makam ve metaları kabul etmemesi Sünnet-i Peygamberiye (asm) ne nispette uyduğunun bir göstergesidir.

İşime gelen, sadece faydası olur diye bazı sünnetlere ittiba edip, sair sünnetleri zahiren dünyalıklarımı kaybederim, dünya menfaatime zararı dokunur, diye terk eden nefsime bir ders olsun bu satırlar.

İktisadın yani hikmet-i İlâhiye’ye muvafık hareketin önemini vurgularken istiğnanın yani maddî ve dünyaya ait, dünyada kalacak faydaların, velev haram sınırından içeri girmese bile, özellikle hoca sınıfının ve Kur’ân hizmetindeki hademelerin terk etmesi bu zamanda çok şiddetli gerekmektedir. Çok şiddetli gerekmektedir diyorum, zira iktisat lâzımsa istiğna mülzem kabilindendir.

Ahirzamanda örnek olacak şahsiyetlerin söylediklerinin, hallerine yansı/ta/maması, tesirinin cüz’î ve etkisiz kalmasına sebep olmaktadır. Malûmumuz çocukların en nadide özelliklerinden birisi taklit yeteneğidir. Çocukların hayata dair henüz bir şey bilmemeleri onlara taklitte olumlu manada tabir edebileceğimiz ifrata, aşırılığa sevk etmiş. Bu zamanın insanları da maddeyle tevaggul edip çok meşgul oldukları için maneviyatta gabi ve cahil kalmalarına bir bakıma çocuk hükmünde kalmalarına netice vermiş. Cahillik ve gabilik yani çocukluk, taklit etmeyi netice doğurmuştur. Dolayısıyla taklit etmeyi beklediği örnek şahsiyetlerin, ben buradayım derecesine özellikle istiğna ve iktisad düsturlarında ortaya çıkmaları gerekmektedir.

Yorumlar

en çok okunanlar

Attan İnememek!

Yolun buradan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz... Yolcu yolunda gerek. Yol bazen düz, bazen yokuş, bazen taşlı... İnsan bir yolcudur; kabirden haşre, oradan ebedi istirahatgahına gidecek garip bir yolcu. Daha önce hiç tanımadığı insanları kalp cüzdanında saklayacak kadar bir acube-i hilkat! Farkında olmasakta zaman şeridinde her an yol alıyoruz. Bazen makamlar elde edip; at sırtında gidiyoruz, bazen makamları kaybedip eşek sırtına razı oluyoruz. Yolcusu kadar yolu da garip olan bu serüvende illede makam diye tutturanlar, asıl kaybedenler; işte onlar oluyor! Tüm zorluklara rağmen hayatın cehd ve gayret ile anlam kazanacağını “ bilen ademoğlu ” her vasıta değiştirdiğinde bitmek bilmeyen bir enerji ile yoluna devam ediyor. Sen yola devam et yol sana öğretir; ne kadarda hakikatli bir söz! Zahiren kadercilik gibi gelse de aslında insanın bu hayat serüveninde her şeyin dizginini elinde tutamayacağını anlatan veciz bir ifade. Bir garip dedi; attan inip ...

Kim Kazanacak!

Dünya hızlı bir maratonun son metrelerinde gibi hareket ediyor. İnsanlık bu hengâmede ya İslamiyet’e koşuyor ya da kıyamete. Son demde yaşananlar; nezafeti öncelemeler, birbirinin halinden anlamalar, yaptığı yanlışlardan dolayı üzgün olduğunu ifade etmeler yaşanılan hadiselerden ders alınıyor oluşunun tezahürü elbette. Öyle herkesin bu hesaplaşmaya gireceğini elbette kimse beklemiyor; zira biz biliyoruz ki, toplumun yüzde sekseni ehli tahkik değil. Değil ama tahkik olmayanların önemli bir zaafı var, onlara vicdanlarından tevarüs eden.  Ehli tahkik olan, olayları doğru ve istikametli analiz edenlerin peşinden gitme gayreti. Bu gayret özellikle bu zamanda umut vadediyor. İstikbalde en yüksek gür seda İslamiyet’in olacak sözü tahakkuk ediyor dersek hiçte yanılmış olmayız. Elbette uzaklarda bir yerlerde birileri menhus ruhunu yaymak için çeşitli planlar çeviriyor ama tuzak kuranların en hayırlısı Rabbi Rahim itikadı içinde olanlar; kâinatı velveleye veren hadisat...

BAŞKASININ GÜNAHINA GÜLENLER…

Kadınlar bizim baş tacımız. Elbette bu âlemde güzellik ve sanatın, hüsün ve cemalin en belirgin misalleridir onlar. Dolayısıyla bizim için -biraz sloganvari olacak ama- dünya kadınlar günü bir gün değil her gündür. Toplumlar kadının kıymetini bildiği ölçüde değer kazanırlar. Zira toplumu inşa eden en sağlam karakter hiç şüphesiz annelerdir. Değer biçme meselesi çok tartışamaya açık bir ifade olduğu için kadına mutlak hürriyeti rüşvet veren ahir zaman sapmış cereyanlarına inat kadının değerinin evinde olduğunu ve yine evinde anlaşılacağını şuraya not düşmek gerekiyor.  Yine de dünya kadınlar gününün şefkat kahramanları cenahını tebrik etmekle beraber; bugünün nasıl çevreler tarafından deruhte edildiğini anlamak için yapılan yürüyüş ve kutlamalara bakmak yeterli olacaktır. Siyasi gerilimin had safhada olduğu bir zamanda böyle kitlesel hareketin zaten tozdan nem kapan bir gurup tarafından alet edileceği, beni şaşırtmadı desem yeridir. Daha evvel yazılarımda da belirttiğim ...