Ana içeriğe atla

Oku ki Şevkin Kaçmasın

İmana hizmetin en lüzumlu teçhizatlarından birisi hiç şüphesiz şevktir. Şevk; gayret, heyecan, istek, arzu, mutluluk, huzur vesair kelimelerden müteşekkil bir kale gibi. İmana olan hizmeti dolayısıyla imanı koruyan bir kale.

Şevk dolu olan Risale-i Nur müntesipleri, vazife olarak deruhte ettiği hizmeti külfet olarak görmez. Yaptığı işten zevk ve lezzet alır. İstenilen sonuca ulaşmak adına şevki olanlar olmayanlara nispeten hep pozitif, hep müsbet, hep kıymetli kalacaklardır. Bahsi geçen kıymetliler etraflarının harekete geçmesine; kezalik imana hizmetin dalga dalga artmasına, yayılmasına, muhtaç gönüllere ulaştırılmasına hep ön ayak olacaklardır.

Meşhur bir söz var, Ashab’a atfedilen, “onlar öndeler” diye başlayan. İşte o önde olanlar hayat atiyyesini taşıyan matiyyeler olarak şevkle dolup taşmaktadırlar.

Kıymeti neticeleri sayıldığında Rabbi Rahimin mükâfat ve hediyelerine mazhariyet derecesine kadar ziyade olan şevkin, şevkli olmanın, şevkle dolmanın elbette bir çok ön şart ve gereklilikleri vardır.

Ulaşılabilirliği fevkalâde kolay olan şevk halinin aynı zamanda ulaşılması bir o kadar zordur. Bu ifade çelişkili ve karmaşık gelebilir, ama meselenin hakikati bu! Sanii Hakîmi kâinat üzerinde anlatan perdelerin, kimine kalın kimine de tül gibi ince olmasını hatıra getirirsek bu, iddiamıza delil olabilir.

Şevk ve gayrete ulaştıranlar listesinde en evvel zikredebileceğimiz hiç şüphesiz dolmayan taşamaz, yanmayan yakamaz haşiyesi ile imanın ziyadeleştirilmesi.

Îman mertebelerinde ki cihanpaha derecede kıymetli basamakları birer birer çıkmanın bu zamanda en kolay ve istikametli ve selâmetli yolu Nur Risâlelerini bol bol okunmasıdır. Dolayısıyla birinci madde şevk için okumalıyız. Okumak yetmez, rahatsızlıklara cevap olarak da; müzakere, mütalâa, yazı, sohbet vesair şerh izah ve tanzim çalışmalarına mümkün olduğu kadar çok katılmamız gerektiğini şuraya not düşelim.

Evvelen zikredilen madde bütünü kapsadığını Nur Risâlelerini eskiden tanıyanlar için söylemeye bile gerek yok aslında. Bu yazımızla tanışanlar için, kısa bir açıklama yapmak gerekirse; Nur Risalelerini okuyanlar kelime kelime imanî bahisleri okuduğu gibi sayfa sayfada tekvini âyet ve sayfaları okuduğunu dolayısıyla okumanın ardından ziyade ifade ettiklerinin çok daha derin olduğunu söyleyebiliriz.

Bir diğer nokta şevke medar arkadaşların kazanılmasından ziyade şevk ve gayreti kıran arkadaşlıklardan uzak durmak gerektiğidir. Zira biz biliyoruz ki bir yeri düzenlemeden ve yeni yeni şeyler almadan önce yapılacak ilk şey, kir ve süprüntüleri temizlemektir. Hem takva ve amel-i salih esaslarına bambaşka bir boyut kazandıran Nur Risalelerinin; takvanın amel-i salihi de kapsayan bir hakikat olduğu izahatını, bu cihetten uygulama sahasına dahil edebiliriz.

Okumanın evrad ve ezkârı da kapsadığını ve şevkin ziyadeleşmesi için özellikle Cevşeni azda olsa devamlı okumanın ne kadar tesir edeceğini ifade etmezsek eminim bir şeyler eksik kalırdı.

İman hizmetinde, “şevkim kırıldı, artık yaptıklarım ve yapacaklarım içimden gelmiyor” tarzı hal ve hareketlerin de, nefsin aldatmacası olduğunu bilmek insana hakikaten kuvve-i maneviye takviyesi yapıyor. İbadet ve amel ve amellerimizle bazen isteksizliğin varlığını nefsimle beraber bir çok kardeş ve abimde müşahede ettiğimden dolayı, teminat vererek şunu iddia edebilirim. Bu isteksizlik ve zahiren şevksizlik aslında bir başkalaşımın daha doğrusu bir terakkinin ve kemalâtın adımlarıdır. Misal vermek gerekirse, nasıl ekmek yapmak için bazı aşamalardan geçilir bazıları çok kolay, bazıları çok zordur. Una dokunmak insana mutluluk verirken fırına yaklaşmak sıkıntı ve darlık verir; aynen öyle de ubudiyet hayatında bazen bu haller olur. Mühim olan bu durumun hakikatini bilmek ve isteksizde olsa devam etmek olacaktır.

Ta’dat etsek sayfalar dolusu hakikatlere gebe olacak bu yazımıza şimdilik bu kadarı ile iktifa edelim.

Rabbi Rahim şevke medar hasiyetler taşıyan okumaları ve arkadaşlıkları ve en ziyade halleri nasib etsin.

Yorumlar

en çok okunanlar

Elmas ile Kömür Farkı

Nurun müellifi, asrın bedîsi acibdir; Nurun satırlarında imtihan sırrını izah ederken elmas ile kömür ikilisini kullanır. Sathî bir nazarla, birbirine benzeyen insanoğlu aslında imtihan sırrı gereği birbirinden tefrik edilir. Sıralamalar belirlenir, hediyeler verilir, sonuçlar açıklanır, kazanana mükâfat verilirken, kaybeden mücâzata çarptırılır. Tabiri diğerle Ebubekirler Ebucehillerden ayrılır. Tabiri bir diğerle, elmasla kömür belli olur. Peki nedir bu elmasla kömür farkı? Niçin, başka madenler değil de, bu cevherler nazara sunulmuş? Klasik yaklaşımda elmas ve kömür aynı maddeden müteşekkil olmasına rağmen, atomlarındaki diziliş farklı olması kıymetinde uçurumlar barındırmasına sebep olmuştur. Beşerde bahsi geçen maddeler gibi yapısı aynıdır. Topraktan yaratılmıştır ve aynı zamanda nevî insan etten ve kemikten ibarettir. Beşerin kıymetinin ortaya çıkması için nasıl imtihan gerekiyorsa; elmasın da elmas olabilmesi için sıkıştırılması gerekiyor. Velhasıl; imtihan ve sıkıştırılma bir

Küfre Yardım ve Yataklık

İmanı hakkal yakin mertebesine çıkarma ve imanları takviye etme çalışmalarının geneline iman hizmeti denilir. Dolayısıyla hizmet ediyorum tabiri, imanın cereyanında olanlar tarafından dillendirildiğinde bahsi geçen mânâ akla gelmelidir. Şimdilerde hizmet etme telâffuzunun altı boşaltılmaya çalışılsa da hiç olmazsa bizler, Risale-i Nur müntesibleri olarak, bu kavramı koruma derdinde olmalıyız. Bu kısa izahattan sonra temelini doğru anladığımız binanın başka bir mevzuuna giriş yapabiliriz. Hizmet zamanların da nefsini atıl bırakmak, geri planda kalmak, tembellik etmek, bananecilik tavrı sergilemek… Diğer bir ifade ile ücret ve mükâfat zamanlarında; yani menfaatin dağıtılma zili çaldığında en ileride olmak, “ben buradayım” demek, rekabet içerisine girmek… Düşünün ki bu para olabilir, makam olabilir, herhangi bir lezzet olabilir...! Bediüzzaman, bu garip hali dalâlet olarak tanımlar. Yoldan çıkmak mânâsına gelen bu ifadeyi, iman cereyanından sapmak olarak anlarsak h

Küfrü kesen tılsım!

Şefkat, karşılıksız sevgi anlamına gelmektedir. Aşktan daha keskindir. Keza aşk karşılık beklenen bir muhabbetin mukaddemesidir. Bu bağlam, şefkati aşktan daha keskin ve daha değerli kılmaktadır. Şehadet aleminde hava gibi, su gibi, hayat gibi vesaireler kadar şefkat de bol miktarda -anneler başta olmak üzere- sağanak sağanak yağdırılmıştır. Belki Cennette var olan ırmaklardan biri de şefkat akacaktır. Kim bilebilir ki? Su gibidir şefkat, girdi mi demirin içine, zamana bakar her şey, paramparça kesilir. Hava gibidir şefkat, nefes aldırır insana, hayat vesilesidir. Bediüzzaman o çok değerli tarikının hatvelerine şefkat etmek eylem ve durumunu da almıştır.   Kimbilir belki Bediüzzaman, Allah katında aciz ve fakir olan Nurun talebesinden tefekkür mesleğini şefkat ruhuyla yapmasını istemektedir. Problemli bir asırdayız. İnsanlığın yıldızları bile bu asrın dehşetli aktörlerinden havf etmişler. Allahümme ecirna min… demişler defaatle. Fırtınalı bir asrın,