Ana içeriğe atla

Kapındaki Dost!

Ölüm her an gelebilir. Hazırlıklı olmakta fayda var. Lâkin dünya malına fazla sarılanların ölüme muhatap olması, dünyayı bir mezra ve ahirete ait ticaret sahası olarak görenlere nazaran daha şiddetli oluyor.

Her ayrılan; “ben gidiyorum” deyiverecek kulaklarına. Firak ve ayrılık bağlandıkların kadar ziyade olacağı gibi ayrılamadıkların nispetinde de acı verecek. Dünya ile düz yaşayana lâfımız. Hani o hiç bitmeyecekmiş gibi rüyasının sabahına uyanmak istemeyene. Dünyevîleşmenin dibini görenlere işte!

Ölüm, ya en mutlu anında yaklaşacak yanı başına ya da en kederli anında bir keder daha katacak sıkıntılı ruhuna. Ölüm meleği, Rabbi Rahime; “ibadın benden şekva edecekler” diye, niyaz ederken onlar, hiç tanışık olmayıp ölümüne şahit olanların nazarına hastalık kaza ve musîbet gibi perdeler çekiverecek İzni İlâhî.

Ölüm sandığın gibi başıboş olmayacak elbette. Bir hikmete binaen gelecek başına. Rabbi Rahimin bir mahlûku o haddi zatında. Sana külfet olacağı gibi çok hikmetleri olan, cüz’î şermiş gibi görünse de küllî hayırları içerisinde barındıracak senin ölümün.

Evet, sen öleceksin; seni tanıyanlarda ölecek ve en nihayetinde tanımayanların tamamı ölüm nimetine merhaba derken “Her nefis ölümü tadacaktır” âyeti, küllî manada tezahür edecek. Var olanlar, varlık içerisinde yaşayanlar, bensiz yapamazlar ve sensiz yapamam diyenlerin hepsi ne güzel ki ölümle tanışacaklar.

Gün de ölecek, hafta da ölecek, ay da ölecek, mevsim de ölecek, sene de ölecek, asır da ölecek, dünya da ölecek kâinat da ölecek..! Ölümün değmediği hiçbir ten ve uğramadığı hiçbir kapı kalmayacak.

İyisi mi sen ölümü gülerek karşılamak adına şimdiden bağlandığın fani mahbubları bir kenara bırak. Bu yazı bir milât olsun senin hayatına. Malın mülkün olmasın değil kastım, olsun olsunda bağlanma, onsuz yapamam deme ya da sensiz yapamam deme onlara. Dizlerini kır artık, secdeye değsin ellerin; Allahuekber ile kalksın başın. Rabbi Rahimin sermaye olarak verdiklerini beyhude, faydasız, kararsız, lüzumsuz harcadınya şimdiye kadar, hiç olmazsa bundan sonrasının kıymetini bil. O şefkatlidir, o affedicidir, o örtendir kusurları dolayısıyla bir adıma koşarak geldiği gibi iltica edene hazine-i rahmetini açar elbette.

Yorumlar

en çok okunanlar

Attan İnememek!

Yolun buradan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz... Yolcu yolunda gerek. Yol bazen düz, bazen yokuş, bazen taşlı... İnsan bir yolcudur; kabirden haşre, oradan ebedi istirahatgahına gidecek garip bir yolcu. Daha önce hiç tanımadığı insanları kalp cüzdanında saklayacak kadar bir acube-i hilkat! Farkında olmasakta zaman şeridinde her an yol alıyoruz. Bazen makamlar elde edip; at sırtında gidiyoruz, bazen makamları kaybedip eşek sırtına razı oluyoruz. Yolcusu kadar yolu da garip olan bu serüvende illede makam diye tutturanlar, asıl kaybedenler; işte onlar oluyor! Tüm zorluklara rağmen hayatın cehd ve gayret ile anlam kazanacağını “ bilen ademoğlu ” her vasıta değiştirdiğinde bitmek bilmeyen bir enerji ile yoluna devam ediyor. Sen yola devam et yol sana öğretir; ne kadarda hakikatli bir söz! Zahiren kadercilik gibi gelse de aslında insanın bu hayat serüveninde her şeyin dizginini elinde tutamayacağını anlatan veciz bir ifade. Bir garip dedi; attan inip ...

ASRI AHİR PARADOKSALINDAN ACİL ÇIKIŞ!

Dine düşman ehli dalâletin yol göstericisi şeytanın, en sevdiği hal müşevveşiyettir. Herbir şeyin karışık olması, tersyüz edilmesi, aradığını bulamama hali; enfusî ve afakî olarak sonun başlangıcı demektir. Taki insanın hedefe ulaştıracak bir yol göstericisi ve bir urvetil vuskası olmasın! Toplumlar nasıl karışır sorusunun cevabı, insanın kendi iç âleminde karışmış olmasında gizlidir. Toplum bilimciler ve ahlâkiyyunlar çok uzaklarda aradıkları sorunun cevabını evvellen kendilerine sorsalardı muhtemelen “kurunu vusta”da tedbir alma ve tedavi etme safhasına geçebilirlerdi. Başta bir diğer yol göstericilerden bahsetmiştik buna mukabil, insanın hayatta üzerine inşa ettiği/edebileceği bazı prensipleri tabiri ahsenle düsturları olması icap ediyor. Üzülerek ifade etmek gerekirse toplumun ekseri, düstur edinmek ve hayatına bir yön vermenin aksine -pazarda mal seçer gibi- rüzgâra göre gidenlere, sesi diğerlerine nazaran çok çıkanlara tabi olmayı marifet zannediyor. Bataklıktan çık...

Küfrü kesen tılsım!

Şefkat, karşılıksız sevgi anlamına gelmektedir. Aşktan daha keskindir. Keza aşk karşılık beklenen bir muhabbetin mukaddemesidir. Bu bağlam, şefkati aşktan daha keskin ve daha değerli kılmaktadır. Şehadet aleminde hava gibi, su gibi, hayat gibi vesaireler kadar şefkat de bol miktarda -anneler başta olmak üzere- sağanak sağanak yağdırılmıştır. Belki Cennette var olan ırmaklardan biri de şefkat akacaktır. Kim bilebilir ki? Su gibidir şefkat, girdi mi demirin içine, zamana bakar her şey, paramparça kesilir. Hava gibidir şefkat, nefes aldırır insana, hayat vesilesidir. Bediüzzaman o çok değerli tarikının hatvelerine şefkat etmek eylem ve durumunu da almıştır.   Kimbilir belki Bediüzzaman, Allah katında aciz ve fakir olan Nurun talebesinden tefekkür mesleğini şefkat ruhuyla yapmasını istemektedir. Problemli bir asırdayız. İnsanlığın yıldızları bile bu asrın dehşetli aktörlerinden havf etmişler. Allahümme ecirna min… demişler defaatle. Fırtınalı b...