Ana içeriğe atla

Aziz Üstadım!

“Vefatım hayatımdan ziyade hizmet edecek” derken; bu kıymetli zamanların geleceğinden emindin. Gözlerin kararlılıkla bakıyordu muhatabına.

Bu âleme maddeten veda edişin, âdeta bomba olup patladı o zulmet ve karanlık taşan ufunetli kafalarda. Her zamanki gibi alaylıydı yüzleri. Kıymetsiz hedeflerine ulaşabilme hayalleri nasıl kör etmişti onları. Senin istikbâle seslenişini duymuyordu bir türlü sağır kulakları. Sen istikbale bakarken onlar eğilmiş kendi arzu ve heveslerine ram olmuşlardı.

Sen bu dünyaya veda ettin. Şimdi, sana feda olan Hafız Ali, Hasan Feyzi ve diğer talebelerinle birlikte, Resul-ü Ekrem’in (asm) yanındasın. Ebedî âleme intikal ederken hüzün göz yaşları döken Zübeyir’in, Tahir’in, Sungur’un ve sair talebelerinde senin yanına çoktan vardılar. Tasarrufatın devam ediyor biliyoruz. Nurun istifadesine hazır, her ruhun yanında izni İlâhî ile olduğun itikadındayız.

Allah nurunu tamamlayacak, bunda hiç şüphemiz yoktur. Sen rahat uyu Üstadım, hizmet emin ellerde. Dâvâna gönül vermiş hakikat mücahidleri kalemle cihadına peyman etmişler. Kimisi sılasını, kimisi hevasını, kimisi de helâlini ötelemiş uzak diyarlara, gelmesi muhakkak olan gün uzakta olsa yakındır biliyorlar, dolayısıyla ne keder var yüzlerinde ne de tereddüt.

Ey aziz Üstad!

Vefatın dolayısıyla düzenlenen paneller, mevlidler, konferanslar, sohbetler vasıtasıyla dâvân memleketin en ücra köşelerine kadar duyuruluyor. Nur’a müştak gönüller hakikatlere kanat çırparken, huffaşlar ise telâş içindeler.

Asr-ı Saadetten sunduğun reçeteler Âlem-i İslâm’la beraber bütün insanlığa çare oluyor. Asrın hastalıkları ile feryad-ü figan ilâç arayanlar, hakikatlerden başka çare bulamıyorlar. Başka başka edviye ve sebeplere başvurup, kullansalar bile nafile. Hastalık derinlerde ve onu tedavi edecek devalarda ancak Nurun satırlarında gizli. Doğru İslâmiyet’i yaşamak ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğa adım atmak; diğer milletlerden insanları da imana ve İslâm’a dahil etmekte. İmanın hakikatlerini ikna ve ispat metodları ile insanlığın istifadesine sunduğun yüz otuz parçadan ibaret cild cild eserlerini, doyumsuz bir şekilde her gün okuyor ve her an istifade ve istifaza ediyoruz.

Rabb’imiz aklımızı ve kalbimizi daima iman ve İslâm’a açık tut. Bu eserleri duymayan kardeşlerimize de bizlerin vasıtasıyla veyahut istemeyen kardeşlerimizle duyurmayı nasib eyle...

Yorumlar

en çok okunanlar

Attan İnememek!

Yolun buradan sonrasını yürüyerek devam edeceğiz... Yolcu yolunda gerek. Yol bazen düz, bazen yokuş, bazen taşlı... İnsan bir yolcudur; kabirden haşre, oradan ebedi istirahatgahına gidecek garip bir yolcu. Daha önce hiç tanımadığı insanları kalp cüzdanında saklayacak kadar bir acube-i hilkat! Farkında olmasakta zaman şeridinde her an yol alıyoruz. Bazen makamlar elde edip; at sırtında gidiyoruz, bazen makamları kaybedip eşek sırtına razı oluyoruz. Yolcusu kadar yolu da garip olan bu serüvende illede makam diye tutturanlar, asıl kaybedenler; işte onlar oluyor! Tüm zorluklara rağmen hayatın cehd ve gayret ile anlam kazanacağını “ bilen ademoğlu ” her vasıta değiştirdiğinde bitmek bilmeyen bir enerji ile yoluna devam ediyor. Sen yola devam et yol sana öğretir; ne kadarda hakikatli bir söz! Zahiren kadercilik gibi gelse de aslında insanın bu hayat serüveninde her şeyin dizginini elinde tutamayacağını anlatan veciz bir ifade. Bir garip dedi; attan inip ...

ASRI AHİR PARADOKSALINDAN ACİL ÇIKIŞ!

Dine düşman ehli dalâletin yol göstericisi şeytanın, en sevdiği hal müşevveşiyettir. Herbir şeyin karışık olması, tersyüz edilmesi, aradığını bulamama hali; enfusî ve afakî olarak sonun başlangıcı demektir. Taki insanın hedefe ulaştıracak bir yol göstericisi ve bir urvetil vuskası olmasın! Toplumlar nasıl karışır sorusunun cevabı, insanın kendi iç âleminde karışmış olmasında gizlidir. Toplum bilimciler ve ahlâkiyyunlar çok uzaklarda aradıkları sorunun cevabını evvellen kendilerine sorsalardı muhtemelen “kurunu vusta”da tedbir alma ve tedavi etme safhasına geçebilirlerdi. Başta bir diğer yol göstericilerden bahsetmiştik buna mukabil, insanın hayatta üzerine inşa ettiği/edebileceği bazı prensipleri tabiri ahsenle düsturları olması icap ediyor. Üzülerek ifade etmek gerekirse toplumun ekseri, düstur edinmek ve hayatına bir yön vermenin aksine -pazarda mal seçer gibi- rüzgâra göre gidenlere, sesi diğerlerine nazaran çok çıkanlara tabi olmayı marifet zannediyor. Bataklıktan çık...

Küfrü kesen tılsım!

Şefkat, karşılıksız sevgi anlamına gelmektedir. Aşktan daha keskindir. Keza aşk karşılık beklenen bir muhabbetin mukaddemesidir. Bu bağlam, şefkati aşktan daha keskin ve daha değerli kılmaktadır. Şehadet aleminde hava gibi, su gibi, hayat gibi vesaireler kadar şefkat de bol miktarda -anneler başta olmak üzere- sağanak sağanak yağdırılmıştır. Belki Cennette var olan ırmaklardan biri de şefkat akacaktır. Kim bilebilir ki? Su gibidir şefkat, girdi mi demirin içine, zamana bakar her şey, paramparça kesilir. Hava gibidir şefkat, nefes aldırır insana, hayat vesilesidir. Bediüzzaman o çok değerli tarikının hatvelerine şefkat etmek eylem ve durumunu da almıştır.   Kimbilir belki Bediüzzaman, Allah katında aciz ve fakir olan Nurun talebesinden tefekkür mesleğini şefkat ruhuyla yapmasını istemektedir. Problemli bir asırdayız. İnsanlığın yıldızları bile bu asrın dehşetli aktörlerinden havf etmişler. Allahümme ecirna min… demişler defaatle. Fırtınalı b...