Ana içeriğe atla

Madem Vazifelisin O Zaman Unutma!


İnsanın asıl ve en mühim vazifesi Rabbi Rahimi tesbih ve tahmid etmektir. O zatın Celaline mukabil hayret tesbihleri çekerken; cemaline mukabil de hamd senaları etmek adeta beşeriyetin boynunun borcudur.
Kusursuz bir varlığa karşı acziyetini ifade etmeyi tesbih; verilen onca hediye, armağan, nimet, istifade, istifazaya mukabil edilen teşekkürü de tahmid olarak tanımlayabiliriz.
O, Rahman ve Rahimdir. Rahman tesbihi gerektirdiği gibi Rahim de hamd etmeyi gerektirir. Bilhassa kainatta en büyük hakikatler olarak kabul edilen namaz dahi bu örgü üzerine kuruludur.
Bahsi geçen muhteşem sırdandır ki; Allah’ın adı ile başlayan her bir hayırlı işi Rahman ve Rahim yani tesbih ve tahmidle devam ettirmekteyiz.
Geçmiş ve gelecek nimetlere muhatap olan aczi beşerden Rabbi Rahimi, verdiği nimetlerin ortasında ve nihayetinde tesbih ve hamd istemektedir. Bu sırra binaen geçmişte şükrünü eda edemediğimiz, istifade ettiğimiz nimetlere şükrümüzü acilen yerine getirmeliyiz.
İnsan nisyana müptela olduğu için bahsi geçen mühim vazifesini unutabiliyor, aksatabiliyor, erteleyebiliyor.
Haşir meydanında elzem olacak ihtiyaçları ve bizimde tadat ettiklerimizi Rabbi Rahimin Resulü Ekremi, mübarek dili ve lisanı hali ve elinde tuttuğu Muciznüma Kitabı ile tekraren hatırlatıyor. Ya Rab hayretimi arttır duası ve külli hamdleri; bize bu yolda rehber ve nur olacağı kanaatindeyiz.
Öte yandan bütün mahlukat fert fert, cüzi nimetlere muhatap olmasına mukabil; insanda bu nimetlere ferd olarak mazhar olduğu gibi aynı zamanda bütün mahlukata sunulan  nimetlere de, emrine musahhar kılınması sırrıyla, mazhardır; dolaylı olarak faydanlanmaktadır.

Misal mübarek “bakar”ın etinden, sütünden, derisinden istifade edip nimetlendiği gibi o mübarek hayat sahibine ikram edilen yağmurdan, güneşten, dünyadan, ışıktan vesaireden de istifade etmektedir. Dolayısıyla bunca nimete mazhar olan ve mahlukata tasarruf yetkisi verilen ve halife-i arz olan insandan dünyanın diğer sakinlerine nazaran mühim vazifeler teslim edilmiştir. Bu külli ve mühim ve bir o kadar manidar olan vazifeler elbette tesbih ve tahmidde saklıdır.

Yorumlar

en çok okunanlar

Elmas ile Kömür Farkı

Nurun müellifi, asrın bedîsi acibdir; Nurun satırlarında imtihan sırrını izah ederken elmas ile kömür ikilisini kullanır. Sathî bir nazarla, birbirine benzeyen insanoğlu aslında imtihan sırrı gereği birbirinden tefrik edilir. Sıralamalar belirlenir, hediyeler verilir, sonuçlar açıklanır, kazanana mükâfat verilirken, kaybeden mücâzata çarptırılır. Tabiri diğerle Ebubekirler Ebucehillerden ayrılır. Tabiri bir diğerle, elmasla kömür belli olur. Peki nedir bu elmasla kömür farkı? Niçin, başka madenler değil de, bu cevherler nazara sunulmuş? Klasik yaklaşımda elmas ve kömür aynı maddeden müteşekkil olmasına rağmen, atomlarındaki diziliş farklı olması kıymetinde uçurumlar barındırmasına sebep olmuştur. Beşerde bahsi geçen maddeler gibi yapısı aynıdır. Topraktan yaratılmıştır ve aynı zamanda nevî insan etten ve kemikten ibarettir. Beşerin kıymetinin ortaya çıkması için nasıl imtihan gerekiyorsa; elmasın da elmas olabilmesi için sıkıştırılması gerekiyor. Velhasıl; imtihan ve sıkıştırılma bir

Küfre Yardım ve Yataklık

İmanı hakkal yakin mertebesine çıkarma ve imanları takviye etme çalışmalarının geneline iman hizmeti denilir. Dolayısıyla hizmet ediyorum tabiri, imanın cereyanında olanlar tarafından dillendirildiğinde bahsi geçen mânâ akla gelmelidir. Şimdilerde hizmet etme telâffuzunun altı boşaltılmaya çalışılsa da hiç olmazsa bizler, Risale-i Nur müntesibleri olarak, bu kavramı koruma derdinde olmalıyız. Bu kısa izahattan sonra temelini doğru anladığımız binanın başka bir mevzuuna giriş yapabiliriz. Hizmet zamanların da nefsini atıl bırakmak, geri planda kalmak, tembellik etmek, bananecilik tavrı sergilemek… Diğer bir ifade ile ücret ve mükâfat zamanlarında; yani menfaatin dağıtılma zili çaldığında en ileride olmak, “ben buradayım” demek, rekabet içerisine girmek… Düşünün ki bu para olabilir, makam olabilir, herhangi bir lezzet olabilir...! Bediüzzaman, bu garip hali dalâlet olarak tanımlar. Yoldan çıkmak mânâsına gelen bu ifadeyi, iman cereyanından sapmak olarak anlarsak h

Bataklıktan Bir Adım Önce

Dinin siyasete alet edildiği bir yerde; din çatısı altında ne varsa hemen hepsi siyasetin, yani menfaatin , yalanın aleti olmaktan kendini muhafaza etmesi pek mümkün görünmemektedir. Siyasette dini kullananlar, siyasette ırkı kullananlar, siyasette dinsizliği kullananlar vesair için din, dinsizlik, ırk araç olmaktan başka herhangi bir değer taşıdığına inanmayanlardanım. Kezalik kendi menfaatleri söz konusu olduğunda hemcinslerini öteleyenler, ötekileştirenler bahsi geçen iddiamın muhatabıdırlar. Demiyor mu ki, elinde Kuran ile dövüşenlerden birisi düşerken Kuranı muhafaza etmek için diğerine uzat/amıyor oradan anlıyoruz ki;  düşenler, değer kaybedenler, makama müptela olanlar, korkunun esiri olanlar kendileri ile beraber “kullandıkları ar\maçların hiç ama hiç ehemmiyet vermiyorlar . Bunları zalim siyasetten bigane söylüyorum. Ki, üzüldüğüm için bazılarına çok acıdığım için mecburiyet tahtında söylüyorum. Acımak ifadesini yanlış algılamak  mecburiyetinde olanları uyarmak iç