Kardeşler arasında en ziyade
anlaşmazlıklar, birbirine küsmeler; bilhassa zannın güzel kullanmak düsturuna
muhalif hareketten kaynaklanıyor.
“Nefis, heva ve şeytan bazen
aldatır.” İhtarı bu bağlamda değerlendirilebilir. Zira nurun hakikatlerine
muhatap olan her bir şakirdin hususan günahlardan uzak duracağı bedihidir. İman
kalasını tamir eden Nur Risaleleri öyle bir sebat, sabır, metanet veriyor ki;
Kuran dersindeki talebelerine, gaflette olmamak şartı ile kebairden içtinabı
esas tutturuyor. Bir arada bulunan kardeşlerin, nurun hizmetine gönül veren
erlerin takvasını, sebatını ve bahsi geçen içtinabını gören nefis, şeytan da
perde altında kardeşlerin aralarını bozmak, sıkıntı ve zahmet vermek için bilhassa
zanları menfi ve kötü yolda işlettirmeye çalışıyor.
Şeytandır vazifesi bu, nefistir
daima kötülüğe sevkeder; lakin nurun müntesibleri, hususan bu konuda, daha
dikkatli ve titiz olmaları üzerlerine bir borçtur. Zira kardeşlik hukukuna
riayet etmek bu hizmetimizde mühim bir esastır.
Sui zan yapmamaya özen göstermekle
beraber; sui zanna sebep olacak ve mahal verecek hal ve davranışlardan da
içtinap etmek zaruridir.
Akıldan çıkarılmayacak bir hadise
var ki; ahirete ait ürün veren bir fabrikanın çarklarına benzeyen nurun fedakar
ve sadık müntesiblerinin arasına sui zan ile bir ayrılık düşerse; fabrika
sahibinin, özellikle ehemmiyetli rükünlerin bu hallerine binaen, fabrikayı
bütün bütün dağıtma ihtimali vardır.
Hüsnü zanna memur olduğumuzu bilmek
gerekir. Ehli dünyanın, ehli siyasetin, ehli zındıkanın, ehli küfrün makam
sahiblerine verdiği toleransı, hüsnü zannı kendi kardeşlerimizden esirgememiz
bir ihtiyaçtır. Fedakar, sadık, hamiyetli, metin, sebatkar arkadaş ve
kardeşlerimizin iç yüzünü bilmediğimiz işlerinde velev ki; şahid olsak dahi,
vardır bir hikmeti diye teraziye koymamız elzemdir.
Yanlış anlaşılmasın bahsi geçen
körü körüne bir bağlılık değil. Mamafih sui zanna kapı aralamamaktır. İlanihaye
havalecilik illetine düşürmeyen vazife taksiminin ardından yapılan hüsnü zannın
azim faydaları vardır. Neticede hüsnü zan ederken birbirine destek ve takviye
olmak, hüsnü zannın zarar verebilir dediğimiz uç noktalarını da izale edeceği kanaatindeyim.
Belki de sui zanna sebep olacak
sıkıntıların birçoğu; sabır kuvvetini har vurup harman savurmamızdan
kaynaklanıyordur. Öyle ya, Rabbi Rahim sabrımızı günaha, ibadete ve musibetlere
güç yetirebilmemiz için vermişken bahsi geçen kuvveti eğer “ki yapıyoruz”
yanlış yerlere dağıtırsak; harp meydanında düşman karşısında, kurşunu bitmiş
asker gibi ortada kalmamız, akla yaklaştıracağımız bir misal olarak bize yeter.
Sabrın yanlış yerlere kullanılması
kardeşlerimiz ile yaşadığımız, belki musibet sınıfına da dahil edebileceğimiz
haletin, sui zanna sebep olacağı bedihidir.
Uzun yola çıkmış dikkatli şoför
misali; bizlerde mutlak surette manevi ihtiyaçlarımızı kontrol etmemiz, eğer
gerekiyorsa en yakın nur istasyonunda temin etmemiz elzemdir. Yoksa tamiri
mümkün olmayan kazalara her zaman muhatap olabiliriz.
Yorumlar
Yorum Gönder